Şamil Tayyar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şamil Tayyar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2017 Pazartesi

Irak’ın Ergenekon’u ve PKK


Irak’ın Ergenekon’u ve PKK 


STAR
Şamil Tayyar

Kasım ayında ABD ile Irak arasında imzalanan Güvenlik Anlaşması, aslında geleceğin kodlarını işaret ediyordu.

26 Kasım tarihli yazımda ifade ettiğim gibi; Türkiye’yi, özellikle terörle mücadele konseptini ve Ortadoğu politikasını kökten etkileyecek önemli bir anlaşmaydı. Anlaşmayı önemli kılan, hava sahası denetiminin 1 Ocak 2009’dan itibaren ABD’den Irak hükümetinin kontrolüne geçmesinin yanı sıra, Amerikan askerlerinin 2011 sonuna kadar Irak’tan çekilmesinin takvime bağlanmasıydı. 
Bu gelişme, 3 yıl içinde Irak meselesini çözmek isteyen ABD karşısında Türkiye’ye tarihi fırsat yarattı.

Milli Güvenlik Kurulu’nun 24 Nisan tarihli ‘Tüm Iraklı grup ve oluşumlarla istişarelerin sürdürülmesinin yararlı olacağı mütalaa edilmiştir’ bildirisiyle başlayan yeni süreç, sözkonusu anlaşmayla daha da güçlendi.
Genelkurmay ve MİT temsilcileriyle birlikte Bağdat’a giden İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu ile Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Murat Özçelik’in alt yapısını oluşturduğu yeni politikalar, Başbakan Erdoğan’ın 10 Temmuz’da Bağdat’ta imzaladığı Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulmasına dair siyasi bildiriyle yeni boyut kazandı.
Dün Ankara’ya gelen Irak Başbakanı El Maliki’nin açıkladığı gibi ABD, Irak ve Türkiye arasında bölgesel barışın tesisi, Irak’ın siyasi istikrarı ve PKK sorununun çözümü konularında üçlü mekanizma işliyor.

Kerkük ve PKK

Türkiye açısından sorunun iki önemli boyutu var: Birincisi Kerkük, diğeri PKK’nın tasfiyesidir. 
Kerkük’le ilgili son dönemde Türkiye’nin politikaları doğrultusunda önemli gelişmeler yaşandı. Mesela; referandum yapılmadı, Kerkük’ün Irak merkezi yönetimine bağlı kalması ve Türkmenlere yönetimde daha fazla söz hakkı tanınması konusunda Türkiye’nin tezlerine itibar edildi. Buna ek olarak Kerkük Meclisi, Arapça ve Kürtçe’nin yanında Türkçe’nin Latin harflerle resmi dil olarak kullanılmasını kabul etti.
PKK’nın tasfiyesi konusunda ise Talabani ve Barzani’nin Türkiye ile üzerinde mutabık kalamadıkları çözüm önerileri var. 
Diyorlar ki: Genel af çıkarın. Hem dağdakiler hem Mahmur kampında mülteci olarak kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtler dönsün. Onlara barınma ve iş imkanları sağlayın. Silahlarını Kuzey Irak bölgesel yönetimine bıraksınlar. 
BM’nin verilerine göre, Mahmur Kampı’nda şu anda 13 bin kişi yaşıyor. Dağdakiler ve diğer bölgelerde yaşayanlarla birlikte bu rakam 20 bine yaklaşıyor. 
Türkiye bakımından buradaki asıl problem, PKK’nın lider kadrosunun af kapsamına alınmasıdır. Kürt liderler bu noktada, yaklaşık 100 kişilik lider kadrosuna ‘siyasi mülteci’ kimliğiyle Avrupa veya başka ülkelere taşınmasını öneriyor.
Kürt liderlere göre bu konuda mutabakat sağlanırsa, Irak yönetimi, PKK’yı ‘terörist örgüt’ ilan edip tüm faaliyetlerini yasaklayacak, ihtiyaç duyulduğunda Türkiye ile ortak operasyonlara katılacak.
ABD bu projeye destek veriyor.
Türkiye ise karar aşamasında. Problemin çap büyüklüğü nedeniyle süreç MGK ekseninde yürütülüyor.

PKK’nın tasfiye süreci

Sorunun başka boyutu ise PKK’nın tavrıdır. Bahara kadar ABD, Irak ve Türkiye arasındaki girişimlerin ortaya koyacağı tabloyu görmek istiyor. Ateşkes uyguluyorlar. Zaten kış dönemi PKK için eylemlerin minimize olduğu bir dönemdir.
Abdullah Öcalan’ı İmralı’dan kurtaracak formülün içinde yer almadığı çözüm paketinin, kapsamı ve içeriği ne olursa olsun PKK tarafından kabul edilmeyeceği görüşü yaygın kanaat olarak karşımıza çıkıyor.
Bu durumda ise ABD ve Irak’ın PKK’yı ikna etmek için ilk aşamada tüm lojistik desteğini çekerek, Kandil’e silah ve yiyecek sevkıyatını keserek, Avrupa ülkelerindeki hesaplara el konulmasını sağlayarak süreci hızlandırabileceği, sonraki adımda lider kadrosundan bazı isimleri Abdullah Öcalan örneğinde olduğu gibi Türkiye’ye iade edebileceği yorumları yapılıyor.

Nitekim bunun emareleri görülmeye başlandı. Hafta başında Londra polisi PKK’nın finansman ve kadro temini amacıyla yararlandığı derneklere baskın düzenledi. Kandil’e silah ve yiyecek götüren tırlar yakalandı. 

Oldukça zor bir sürece giriyoruz. Hem Türkiye’de hem Irak’ta çözüm arayışlarına karşı olan gruplar çıkacaktır. Siyasi tepkilerin ötesinde, 24 yıldır terörü rant enstrümanı olarak görenler kanlı eylemlerle bu girişimleri sekteye uğratmak isteyecektir. 

Irak’ın Ergenekon’u işbaşı yaptı bile. İki hafta önce bölge temsilcilerinin bir araya geldiği Kerkük-Erbil karayolu üzerindeki Abdullah lokantasına düzenlenen kanlı saldırı, bu yönüyle de değerlendirilmelidir.

Bu süreçte bize düşen görev; Türkiye’nin üniter yapısını zedelemeden çoğulcu demokrasi ve toplumsal barışın tesisine katkı sunmaktır.

***

8 Nisan 2016 Cuma

Balbay Gibi Tayyar'ın da Genelkurmay Görüşmeleri Ortaya Çıkarsa?



Balbay Gibi Tayyar'ın da Genelkurmay Görüşmeleri Ortaya Çıkarsa? 


Açık İstihbarat
Tarih:28/11/2013 
Türü:İç Politika 


 Bir gazetecinin akreditasyon meselesini görüşmek üzere Genelkurmay'da görüşme ayarlamasında bir sorun yok. Eğer görüşme bundan ibaretse. Mustafa Balbay, Genelkurmay'da yaptığı görüşmeler nedeni ile "darbecilik" suçlaması ile içeri  atıldıysa, kamuoyunun Şamil Tayyar'ın Genelkurmay'da Ergin Saygun'la neler görüştüğünü de bilmeye hakkı var.

Ergin Saygun'da bu görüşmenin ayrıntılarının olduğuna eminiz.

Kitabında yazmasını bekledik ama AB savunuculuğu ve bildik "biz bu adaletsizlikleri haketmedik" serzenişleri dışında pek bir şeye rastlamadık.

Halbuki Ergin Saygun'un aşağıdaki soruya cevap vermesi lazım ki , kendisini içeri tıkan sürecin mihmandarlarının gerçek yüzü kamuoyu önünde deşifre olsun..

29.11.2011

Tayyip Erdoğan'ın asabiyeti sadece ülkeyi değil küpünü de yıprattı ve iktidar kazanı her yerinden çatlamaya başladı.

Dershane görüntüsü altında sürdürülen bu iktidar içi savaş , yıllardır iktidar yorganı altında birbirini ısıtan tarafların da birbirine girmesine vesile oldu. 

Medyada konuşlandırılmış çetenin iftiraları ile hayatları kararmış insanlar; bu iftira çetesinin birbirini iftiracılıkla, sahte belge üretmekle suçlamasına tanık oldu.

Daha düne kadar " Askeri vesayet " rejimine karşı birlikte mücadele ettiklerini savunanlar , birbirlerini yeni vesayetçilikle suçlayıp, analı-kızlı küfürleşmelere giriştiler. 

28 Şubat'ta Çevik Bir'in bile tarikatlar hakkında edemeyeceği lafları edip, Çevik Bir'i bile çırak çıkartabileceklerini kanıtladılar. 

İlahi adaletin bu nüktedan galasını özellikle twitter alemi üzerinden takip etmenizi isteriz. 

Erdoğan vekili Şıh Şamil Tayyar ile "Ergenekon" sürecinde polisin vakanüvisliğini  yapan Mehmet Baransu arasında yaşananlar bu ilahi adaletin en traji-komik sahnelerini oluşturuyor. 

Seviyesini Mehmet Baransu'nun karısına iftira atmaya kadar vardıran Şıh Şamil Tayyar'ın bu kontrol dışı öfkesinin altındaki temel gerçeklerden biri , patronunun ayağının iktidardan kayması ile birlikte bugüne kadar birilerinin eteği altında yaşadığı konforun tehlikeye girecek olması.

Halbuki , hayatı iktidarlara yanaşmaya çalışmakla geçen ve sonunda AKP ile muradına eren Şıh Şamil Tayyar'ın ağzına pelesenk ettiği kavramlarla uzaktan yakın alakası yok. 

Sizlerle daha önce, bu Erdoğan vekilinin, 28 Şubat sürecinde "dinci" gözükmemek için " Şıh Şamil Tayyar " olan ismini nasıl mahkeme kararı ile değiştirdiğinin belgesini sunmuştuk.

***

(Bkz: Şamil Tayyar'ın Karakterinin Belgesi ) 

Şamil Tayyar'ın Karakterinin Belgesi : Şıh'tı Şahbaz Oldu 
Açık İstihbarat Özel
Tarih:19/11/2011 
Türü:Medya 


   Ve bu hedefine ulaşmak için Şamil Tayyar hep gerekeni yapmaya hazırdı ama onun kıymetini eski iktidarlar değil AKP bildi. 

Şıh Şamil Tayyar'ın bu uğurda isminden bile vazgeçmeye hazır olduğu ortaya çıktı. Bugün AKP gibi "dinci" bir iktidarı "demokrat" diye pazarlayarak residence tepelerine çıkan  Şamil Tayyar'ın, 28 Şubat sonrası o kesif "laikçi" dönemde  ismini değiştirmek için mahkemeye başvurduğunu biliyor musunuz? 

Peki ismini hangi gerekçe ile değiştirmek istediğini biliyor musunuz?
İşte belgesi:

18.11.2011

En az üç ayaklı bir "derin devlet" yapılanmasında, "devleti dönüştürürken" ve güya bunla bağlantılı "temizlik" operasyonları yapılırken, ayaklar arası çatışmanın bataklığında güller türer. Birilerinin bu güllere,  hedef saptırmak, bütün resmi gizlemek ve cambaza bak oynamak için ihtiyacı vardır. İşte "Ergenekon" sürecinin en önemli güllerinden biri Şamil Tayyar.

Bugünlerde Öcalan'ın geçmişiyle ilgili doğru yönde bir deşifrasyonun kapısını aralarken, diğer ayakların rolünü es geçiyor. Yeni Vesayet rejiminin Emniyet subapları  Rasim Ozan - Nagehan Alçı çifti  üzerinden bir kaç ay önce yapılan yayınlarda, Cem Ersever cinayetinin sadece Jitem'e yıkılıp, MOSSAD-CIA ayaklarının perdelenmesi gibi. 

Şamil Tayyar, " Ergenekon " süreci  boyunca kamuoyunu bir "1 Numara" efsanesi etrafında oyalayıp, onlarca kişiyi  iftiralarla lekeledikten sonra hizmetlerinin karşılığı olarak AKP'den milletvekili yaptırıldı. Gelen haberler AKP içinde de çok sevilmediği ve sıkı kontrol altında tutulmaya çalışıldığı yönünde. Millete attığı iftiralar yüzünden onlarca tazminat davasında mahkum olan sonra da kendini utanmadan  "demokrasi kahramanı" olarak pazarlayan bu AKP gülü dokunulmazlık zırhı altında emeline kavuştu.

Bu iktidar hastalığı Şamil Tayyar'da yeni nükseden bir rahatsızlık değil.

Aslında Şamil Tayyar'ın hayatı hep iktidarlara yakın olmaya ve onlardan milletvekili olmaya çalışmakla geçti.

Şamil Tayyar'ın 2000'lerin başında nasıl MHP ve hatta DSP'den aday olmaya çalıştığı biliniyor.

Ve bu hedefine ulaşmak için Şamil Tayyar hep gerekeni yapmaya hazırdı ama onun kıymetini eski iktidarlar değil AKP bildi. 

Şıh Şamil Tayyar'ın bu uğurda isminden bile vazgeçmeye hazır olduğu ortaya çıktı. Bugün AKP gibi "dinci" bir iktidarı "demokrat" diye pazarlayarak residence tepelerine çıkan  Şamil Tayyar'ın, 28 Şubat sonrası o kesif "laikçi" dönemde  ismini değiştirmek için mahkemeye başvurduğunu biliyor musunuz? 

Peki ismini hangi gerekçe ile değiştirmek istediğini biliyor musunuz?

İşte belgesi:

2001/127 Esas nolu, 27.03.2001 tarihli, Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı.

Davacı : Şıh Şamil Tayyar
Davalı : Nüfus Müdürlüğü

Şamil Tayyar, dini bir sıfat olan "şıh" ismini kullanmak istemediğini ve bu yüzden değiştirilmesini istediğini mahkemeye beyan ediyor. 

O zamanlar siyaset sahnesinde AKP yok. O zamanlar siyaset sahnesinde, bugün Şıh Şamil Tayyar'ın "vesayet dönemi" diye eleştirdiği iktidarlar var ve Şamil Tayyar'ın o zamanlar bu "dinci" isminden pek hazetmediği anlaşılıyor.

İsminden utanmayan adam, ismini değiştirir mi?

Anlaşılan " Şıh " Şamil, o zamanlar bu ismin, onun "laik" iktidarlar nezdinde zor durumda bırakacağını düşünüyor ve bu uğurda mahkemeye başvuracak kadar kararlı. 

Mahkeme " Şıh " Şamil Tayyar lehine karar veriyor ve nüfus cüzdanındaki " Şıh " ismi kaldırılıyor.

Nüfus cüzdanındaki fotoğrafta bir diğer ayrıntı önemli.

O zamanlar MHP'ye yanaşmaya çalışan Şamil Tayyar'ın bıyıkları ülkücü bıyığı. 

Aşağıda resmini göreceğiniz mahkeme kararı ile, o günlerin "laik" ortamında şansını arttırmak isteyen Şıh Şamil Tayyar'ın "şıh" isminden kurtulduğu anlaşılıyor.

Günümüze gelindiğinde "şıh" ismi Şamil Tayyar için utanılacak değil, hizmet ettiği parti nezdinde prim yaptıracak bir isim. Belkide, Şamil Tayyar, bir başka dava ile eski ismine dönmek isteyebilir.

İsminden "dinci" çağrıştırma yaptığı için utanan bir adamın, "dinci" iktidara yakın durmak adına başka nelere imza attığının belgeleri zamanla çıkmaya devam edecektir. 

Biz bu belgeyi Şıh Şamil Tayyar'ın karakterinin belgesi olarak kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. 

Kendini " Demokrasi Kahramanı " , " Namuslu Gazeteci " olarak pazarlayan bu iktidar gülünün kumaşının kalitesi bu belge ile açıkca ortaya çıkıyor.

AKP'ye bu belge batmayabilir. Ne de olsa bünyelerinde Şamil Tayyar ayarında onlarcası var.

Ama bu belge Türkiye'de medya-iktidar ilişkisinin ve bu yolda nelere imza atılabildiğini göstermesi açısından tarihi ve ibretlik bir belgedir.

Aslına bakarsanız; kalemi yelken bir rüzgar gülünün isminin Şıh olmaması, arkasında binlerce yıllık bir kültürel doku bulunan Anadolu'ya özgü "Şıh"lık müessesesi açısından hayırlı olmuştur. 

Gazeteci sıfatını da Şamil Tayyar gibilerden kurtarabildiğimiz gün, Şıhlık müessesesi gibi gazetecilik müessesesi de arınmış olacaktır.

Açık İstihbarat

http://www.acikistihbarat.com/haberdetay.aspx?id=9835


****

Yazımıza devam edelim,

Zamanın ruhuna uymak için isminden vazgeçen bu şahsın "askeri vesayetin tasfiyesi" olarak pazarlanan "Ergenekon" sürecinde oynadığı rol ortada. Kitaplarında iftira attığı insanların açtığı davalar sonucunda yediği cezalar sonrasında kendisini "demokrasi kahramanı, mağdur gazeteci" olarak pazarlayan Tayyar'ın daha bir kaç sene önce Genelkurmay'da yaptığı özel bir görüşme ise bu zatın kumaşını bir kez daha ortaya koyuyor. 

Sene 2006.

Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun

O dönemde Star gazetesinin Ankara temsilcisi Şamil Tayyar

O dönemde Alev Er Star Genel Yayın Yönetmeni.

Star grubunun sahibi Sancak grubu gözüküyor. Mahkemeye sunulan "Ergenekon" şemasında üst düzey yönetici olarak gözüken Ethem Sancak'ın patronu olduğu grup. "Ergenekon"' mahkemelerinde yaşanan rezillikleri savunan Tayyar, o sıralar, bizzat o mahkemeye sunulan belgede "Ergenekon" örgütünün üst düzey yöneticisi olarak gösterilen Ethem Sancak'a çalışıyor. 

Ortalıkta dolaşan iddialar gazetenin gizli ortakları arasında İhsan Arslan'ın da olduğu yönünde.

Bu dönemde Tayyar, bir akreditasyon meselesini görüşmek üzere Ergin Saygun'dan randevu alır.

Bir gazetecinin akreditasyon meselesini görüşmek üzere Genelkurmay'da görüşme ayarlamasında bir sorun yok. Eğer görüşme bundan ibaretse. Mustafa Balbay, Genelkurmay'da yaptığı görüşmeler nedeni ile "darbecilik" suçlaması ile içeri  atıldıysa, kamuoyunun Şamil Tayyar'ın Genelkurmay'da Ergin Saygun'la neler görüştüğünü de bilmeye hakkı var. 

Ergin Saygun'da bu görüşmenin ayrıntılarının olduğuna eminiz.

Kitabında yazmasını bekledik ama AB savunuculuğu ve bildik " Biz bu Adaletsizlikleri haketmedik " serzenişleri dışında pek bir şeye rastlamadık. 

Halbuki Ergin Saygun'un aşağıdaki soruya cevap vermesi lazım ki , kendisini içeri tıkan sürecin mihmandarlarının gerçek yüzü kamuoyu önünde deşifre olsun..

1) Şamil Tayyar , sizinle yaptığı görüşmede sizden hangi konularda destek istedi?

2) " Star Gazetesi " Kürtçülerin, İslamcıların" eline geçti; bana destek verin gazeteyi kontrol altına alayım" İsteğinde bulundu mu?

 Bu soruların cevabı; bugün askeri vesayeti sona erdiren kahramanlar olarak ortalıkta dolaşanların gerçek yüzünü ortaya çıkaracak nitelikte. 

28 Şubat'ta İslamcı gözükmemek için adını değiştirmekten , AKP'ye yatay geçiş noktasına gelen Tayyar gibiler AKP iktidarının ne kadar kaygan bir zeminde olduğunu gösteriyor. 

Gücün her türlü ahlaksızlığı örtebileceği yolundaki tez tarih önünde bir kez daha çuvallamaya mahkum. 

Açık İstihbarat


http://acikistihbarat.com/Sayfalar/haberdetay.aspx?id=10437


.