" 12 Eylül; Referandumun Gösterdikleri "
Küresel sermayenin çok yoğun bir baskı altına aldığı Türkiye'de kartlar yeniden dağıtılıyor.
Reel sosyalizmin yıkılışından sonra, çevremizdeki tüm ülkelerin parçalanıp, küresel sermayenin tam kontrolüne girerken, bölgenin askeri ve ekonomik olarak ciddi bir gücü olan Türkiye elbette bu paylaşımdan nasibini alacaktı.
ABD'ye " Ne derseniz yaparım " diyen AKP 2002'de hükümet oldu. Fakat bu hükümet küresel sermayenin istemlerini tam olarak yerine getiremedi. 1 Mart tezkeresinin ret edilmesi, Kıbrıs'ta ödün verilememesi, Ermenistan kapısının açılamaması, Ruhban Okulunun açılamaması, Güney Doğu sorunun çözülememesi, Afganistan'a savaşçı birlik gönderilememesi, bir çok özelleştirmelerin Anayasa Mahkemesinden geri dönmesi gibi sorunlar yüzünden Türkiye'nin yeniden yapılanması gerekli olmuştu.
En son ordu susturuldu, sırada yargı vardı ve bu Anayasa değişikliği de yargıyı küresel sermayenin eline vermiş oldu. Artık Türkiye'nin küresel sermaye istemleri doğrultusunda yeniden yapılanması önünde engel kalmadı.
"12 Eylül ile hesaplaşacağız", "yargıdan kaçmak için anayasa mahkemesini ve HSYK ele geçiriyorlar" söyleminin ardından aslında bu gerçekler vardı. CHP, kendi karşısında yer aldığı tüm kapitalist merkezlere karşı tavır alacağına, "biz daha iyi hizmet edeceğiz" mesajları vermeyi tercih etti.
Şimdi küresel sermayenin önünde sadece bir engel kaldı, %42 hayır oyu verenler ve alanlara çıkan kitleler. Cumhuriyet Mitinglerine katılanlar darbeci ilan edildi, miting düzenleyenler Silivri'de yatıyor. Bakalım %42 hayır oyu verenler ile mitingleri düzenleyen CHP'lileri ne bekliyor? Göreceğiz.
Kartlar yeniden dağıtılıyor
Artık ülkemizde sadece 2 parti var. AKP ve CHP, Güneydoğuda ise BDP. BDP nereden güvence aldıysa özerk bir devlet olacakları konusunda eminler. Yani kendi yasaları, kendi bayrakları, kendi polis ve bürokratları olacağı dış konularda ise Türkiye'ye bağlı olacakları konusunda hiç kuşkuları yok.
Türkiye'de , DSP, BBP, DP, RP, MHP bitmiştir. Herkes AKP ve CHP'de saflarını belirlemek durumundadır. (Elbette sosyalist sol yetersiz kalsa da var olmaya devam edecektir.)
MHP ancak kendi yönetimini yeniler ve tabanına güven verecek bir yönetim kadrosu oluşturursa var olabilir. Fakat küresel sermayenin bu azgın saldırısında MHP'nin baraj üstünde kalması oldukça zor görünüyor.
MHP'nin barajı geçememesi durumunda ise AKP'nin tek başına iktidar olma olasılığı çok yüksek.
12 Eylül sorumluları yargılanabilir mi?
Aslında AKP, darbecilerin yargılanmasının önünde engel olan geçici 15. maddenin kaldırılmasını, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nu ele geçirmek için sos olarak kullanmıştı. Fakat, özellikle, "yetmez ama evet" diyenler nedense bunu ciddiye aldılar ve 13 Eylül'de mahkemelere koştular. Şimdi Yarsav onursal başkanı ve bazı CHP'liler 15. maddenin af kapsamı içeriği taşıdığı ve zaman aşımı olduğunu ileri sürerek darbecilerin yargılanamayacağını ileri sürmeye devam ediyorlar.
Bunları anlamak mümkün değil. Onlar şimdi, "madem öyle, yargılayın bakalım darbecileri" demeleri gerekiyor. O zaman AKP nasıl bir konuma girecek, ne söyleyecek? Göreceğiz.
Hukukçuların söylediği gibi yasalar geriye doğru işleyemez mi? Bal gibi işler. 12 Eylül'cüler, yasal örgütlere üye oldukları halde, örgütleri geçmişe yönelik yasa dışı örgüt ilan etmişler ve üyelerini ceza evlerine doldurmuşlardı. Şimdi aynı uygulama neden kendileri için işletilmesin. "ama şimdi hukuk devleti var" diyenler bir de Silivri'ye baksın.
Son olarak, Kemal Okuyan bakın ne diyor; "Hem 12 Eylül'e karşı yüzde 8.6'dan yüzde 42'ye yükseldiğimizi unutmayalım. Şaka değil, ciddiyim..."
Saygılarımla…
Gönderen İsmet Baytak
http://ismetbaytak.blogspot.com.tr/2010/09/12-eylul-referandumun-gosterdikleri.html
***