TÜRKİYE DE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜ HAKKI ŞİDDET KULLANILARAK ENGELLENİYOR BÖLÜM 6
EYLEMLERE KATILAN YA DA EYLEMLERİ DÜZENLEYEN KİŞİLERE YÖNELİK GÖZALTILAR, SORUŞTURMALAR VE YARGILAMALAR
“Bu eylemleri başlatıp yönlendirenlerin hükümeti devirmeyi ve görevden uzaklaştırmayı amaçladıklarını düşünüyorum. Ancak, devletin güvenlik güçleri
ve hükümetin basiretli davranışı bu heves içinde olanların amacına ulaşmasını engellemiştir.”
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, göstericilerin ömür boyu hapis cezası öngören “hükümeti devirmeye çalışmak” suçundan yargılanmaları çağrısında bulundu, 31 Temmuz 2013.81
Gezi Parkı eylemleri başladıktan sonraki aylarda, polis ve savcılar göstericilere soruşturma açmak ve suçlamak konusunda, kolluk kuvvetlerinin görevini kötüye kullanmasını önlemeye çalışmaktan daha fazla gayret gösterdi.
Binlerce kişi eylem alanlarında, çok sayıda kişi de ülke genelinde polisin gösterilerin ardından evlere düzenledikleri baskınlarda gözaltına alındı. Her iki durumda da, gözaltına alınanların polise ya da savcıya ifade vermeleri gerekti ve Gezi Parkı eylemlerine katılmakla, eylemleri düzenlemekle ya da gösteriler sırasında şiddet içeren fiillerde bulunmakla suçlandılar.
Uluslararası Af Örgütü, bu gözaltıların birçoğunun ve bu kapsamda açılan soruşturmaların barışçıl toplanma hakkını kullanan kişileri hukuka aykırı bir şekilde hedef aldığını düşünmektedir.
Uluslararası Af Örgütü, özellikle, eylemlere katılan sıradan birçok kişinin, katıldıkları eylem uluslararası hukuk uyarınca barışçıl ve meşru olmasına rağmen, kanuna aykırı bir eyleme katılanların ihtardan sonra kendiliğinden dağılmayıp hükümet kuvvetleri tarafından zor kullanılarak dağıtılmasını suç sayan yasa uyarınca yargılanma riski altında olmasından endişe duymaktadır (Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. Maddesi).
Uluslararası Af Örgütü ayrıca eylemleri düzenlemekle suçlanan birçok kişi hakkındaki soruşturmanın terörle mücadele yasaları ve Ceza Kanunu’nun 314. Maddesi olan “yasa dışı örgüt üyeliği”, 220/6. Maddesi olan “yasa dışı örgüt adına suç işlemek” gibi ilgili suçlamalar uyarınca yapılmasından kaygı duymaktadır. Ağır cezaları olan bu maddeler devletin politikalarını eleştiren kişileri ve ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü hakları kapsamındaki fikirlerin ifade edilmesini yargılamak için kullanılmaktadır.82 Şimdiye kadarki mevcut belirtiler Gezi Parkı eylemleri kapsamında terörle mücadele yasalarının keyfi bir şekilde kullanıldığını göstermektedir.
Ağustos sonu itibariyle, vakaların çoğunda soruşturmalar devam ediyordu ve kaçının yargılama ile sonuçlanacağı henüz belli değildi. Ancak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun ihlal edildiği iddiasıyla birçok dava açıldı.83 Açılması muhtemel diğer davalar için kötü bir örnek teşkil eden bu mevcut durumda, Uluslararası Af Örgütü’nün de incelediği iddianamelerde sunulan kanıtlar, sadece birkaç vaka hariç, eylemlere katılım ötesindeki
fiillerden bahsetmemektedir.
EYLEM ALANLARINDAKİ GÖZALTILAR,
İçişleri Bakanlığı’nın istatistiklerine göre 24 Haziran itibariyle Türkiye genelinde Gezi Parkı eylemlerinde yaklaşık 4,900 kişi gözaltına alındı. Bu gözaltıların 3,400’ü eylemlerin başladığı ilk hafta olan 31 Mayıs ve 2 Haziran arasında gerçekleşti.84 Ankara Barosu, Uluslararası Af Örgütü’ne eylemler sırasında gözaltına alınan 950 kişiye adli yardımda bulunduklarını söyledi. Bu kişilerin 700’ü eylemlerin ilk haftasında gözaltına alınanlardan oluşurken, 585’i sadece 2 Haziran günü yapılan gözaltılardan oluşuyor. Baro, kendi avukatı olan ya da baro avukatı istemeyen kişiler de dahil toplam gözaltı sayısının 1,200 ila 1,500
arasında olabileceğini söylüyor.85 İstanbul Barosu 1,200 kişiye adli yardımda bulunduğunu belirtirken, İzmir Barosu 538 kişiye adli yardım verdiğini söylemektedir.
Uluslararası Af Örgütü bu gözaltıların çoğunun keyfi ve sadece barışçıl toplanma hakkını kullanan kişilere yönelik olabileceğinden endişe duymaktadır. Örneğin, Uluslararası Af Örgütü, 16 Haziran günü Sıraselviler’de ve Taksim Meydanı’na yakın ara sokaklarda çok sayıda gözaltı vakasının yaşandığını gözlemledi. Bu vakaların hiçbirinde, gözaltına alınan kişilerin şiddet içeren bir fiilde bulunmadığı, ancak polislerin eylemlere katılan kişileri rastgele gözaltına aldığı görüldü. 16 Haziran günü bu bölgede yakalanan K.O.’nun gözaltına alınması bu örneklerden sadece biri (bkz. sayfa 30). Uluslararası Af Örgütü’ne, barışçıl bir şekilde eylemlere katılan ya da sadece eylem alanında bulunduğu için polisin gösterici
sandığı birçok kişinin keyfi bir şekilde gözaltına alındığına dair sayısız bildirimde bulunuldu (bkz. M.E. vakası sayfa 30, Deniz Kaptan, sayfa 25, Eylem Karadağ, sayfa 25 ve Deniz Erşahin, sayfa 26).
Uluslararası Af Örgütü’ne verilen bilgiye göre gözaltına alınan kişiler “izinsiz gösteriye katılmak”la ve “polise görevini yaptırmamak için direnmek”le suçlandı. Diğer bazı vakalarda gözaltına alınanlar iddiaları temellendirecek herhangi bir kanıt olmaksızın taş atmak, molotof kokteyli atmak gibi şiddet içeren fiillerde bulunmakla suçlanıyordu (bkz. Deniz Erşahin vakası, sayfa 26). Ne kadar barışçıl olursa olsun bir eyleme katılmanın gözaltıyla sonuçlanabileceğini gösteren bir örnek de, polisin 17 Haziran günü Taksim Meydanı’nda “duran adam” eylemine katıldığı için, sessiz ve tek başına durmak gibi bireysel eylemlerde bulunan en az 16 kişiyi gözaltına almış olması.86
Ankara, Antakya, İstanbul ve İzmir’deki avukatlar, Uluslararası Af Örgütü’ne, polisin gözaltına alınan kişileri yanlarında bir avukat bulunmaksızın ifade vermeye zorladığını ve bazı durumlarda avukata erişimlerini saatlerce geciktirdiklerini, yemek, su ve tuvalet ihtiyaçlarını karşılamadan saatlerce tuttuklarını söyledi.
EYLEMLERİ DÜZENLEYENLERİN HEDEF ALINMASI,
Ağustos sonu itibariyle, terörle mücadele yasaları ve ilgili maddeler uyarınca birçok soruşturma açılmıştı. Suçlanan kişilere karşı herhangi bir kanıt gösterilmezken, sorgulanan kişilere yöneltilen suçlamalar, eylemlere katıldıkları ya da eylemleri düzenledikleri iddia edilen kişilere karşı terörle mücadele yasalarının keyfi kullanımının bir devamı niteliğindeydi.
Gezi Parkı eylemlerinin ülke geneline yayılmasından bu yana, eylemleri düzenleyen ya da düzenlediği iddia edilen çok sayıda kişi birçok şehirde yapılan baskınlar ve polis operasyonları ile gözaltına alındı. Gözaltına alınanların bazıları Ağustos ayı sonu itibariyle hala tutuklu durumdaydı. Eylemleri düzenleyenler terörle ilgili suçlar da dahil olmak üzere en ağır suçlarla cezalandırılma riski altında. Gözaltına alınanların ya da hakkında soruşturma açılanların
kaçının mahkeme önüne çıkacağı belli değil. Ancak yetkililerin Gezi Parkı eylemlerinin hoşgörü ile karşılanmayacağı konusunda ve eylemleri düzenleyenlerin ciddi bir risk altında olduğuna dair verdiği mesaj oldukça açık.
Ankara Barosu, Uluslararası Af Örgütü’ne 1 Ağustos günü Ankara’daki eylemlerin ardından 50 kişinin evlerinden gözaltına alındığını ve bu kişilerin 35’inin tutuklu yargılandığını söyledi.
Ağustos sonu itibariyle, altı kişi hala tutuklu yargılanmaktaydı. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre gözaltına alınanlar ve hakkında soruşturma açılanlar “yasa dışı örgüte üye olmak” (314. Madde), “yasa dışı örgüt adına suç işlemek” (220/6. Madde), “şiddet kullanarak hükümeti devirmeye çalışmak” (312. Madde), ve “kamu malına zarar vermek” (152. Madde) ile suçlanıyor. Ağustos sonu itibariyle, herhangi bir dava açılmadı ve
çıkarılan gizlilik kararları nedeniyle avukatlar müvekkillerine yönelik suçlamalara dair kanıtları inceleyemedi.87 Avukatlar Uluslararası Af Örgütü’ne gözaltına alınanların Gezi Parkı eylemlerine katılmaları ve daha önce katıldıkları eylemlerle ilgili sorgulandıklarını söyledi.
Antakya’da avukatlar Uluslararası Af Örgütü’ne polisin Temmuz ayında gerçekleştirdiği iki operasyonla birçok kişiyi evlerinden gözaltına aldığını söyledi. 30 kişi gözaltına alınırken, bunların 13’ü Ağustos sonu itibariyle tutuklu bulunuyordu. Hakkında soruşturma açılanların bazılarının avukatı Uluslararası Af Örgütü’ne müvekkillerinin “yasa dışı örgüt üyeliği” (314. Madde) ile suçlandıklarını söyledi. Avukatın verdiği bilgiye göre soruşturmada sunulan
kanıtlar arasında Facebook gibi sosyal medya sitelerinde yapılan paylaşımlar, evlerde yapılan aramalarda bulunan sol görüşlü dergiler, eylemlerde taş attıklarını gösterdiği iddia edilen görüntüler ve fotoğraflar ve suçlanan kişilerin kayıtlı siyasi partiler ve derneklerle ilişkisi bulunuyor. Avukat, Uluslararası Af Örgütü’ne savcıların müvekkilerini eylemlerdeki rolleri ile ilgili sorguladığını söyledi.
İstanbul’da Gezi Parkı eylemlerinin ardından bir dizi gözaltı yapıldı. Gözaltı operasyonlarının birinde Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)’nin üyeleri ve destekçileri hedef alındı. Gözaltına alınanların avukatları Uluslararası Af Örgütü’ne bu operasyon kapsamında 69 kişinin gözaltına alındığını ve 27’sinin hala tutuklu bulunduğunu ve 21 kişi hakkında da tutuklama emri çıkarıldığını söyledi. Gezi Parkı eylemlerine ek olarak, 2012 yılında yaşanan açlık grevi
ile ilgili eylemler, 2013 yılında İstanbul’da yapılan 1 Mayıs eylemleri ve bu süre içinde yapılan basın açıklamaları ile ilgili de sorgulandılar. Tutuklu olanlar da dahil gözaltına alınanlar, Türkiye’de yasaklanmış olan sol silahlı örgüt, Marksist Leninist Komünist Parti (MKP)’ye üye olmakla suçlanıyor. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre gözaltına alınan kişilere eylem alanında olduklarını gösteren telefon kayıtları ve fotoğraflar gösterildi. Yetkililer ayrıca silah ve patlayıcı madde de bulduklarını iddia ediyor ancak bu iddialar suçlanan kişiler tarafından reddediliyor.
Başka bir gözaltı dalgası Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyelerini ve destekçilerini hedef aldı. Avukatların Uluslararası Af Örgütü’ne verdiği bilgiye göre 11 Haziran günü parti binasına ve çevre yerlere yapılan baskınlarda 72 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların dördü tutuklandı. Avukatlar, sorgulamaya alınan kişilerin “zor kullanarak anayasal düzeni değiştirmek” (TCK 309. Madde), “zor kullanak hükümeti devirmek” (312. Madde) ile suçlandığını söyledi. Tutuklanan dört kişiden biri Türk Ceza Kanunu’nun 314. Maddesi olan
“yasa dışı örgüt üyeliği” ile, diğer üçü ise “yasa dışı bir örgüt adına suç işlemek” ile suçlanıyor (TCK 220/6. Madde). Yetkililer, gözaltına alınanlardan birinin Taksim Meydanı’nda polise molotof kokteyli atarken fotoğrafının çekildiğini belirtiyor.
Taksim Dayanışma’nın üyeleri de hedef alınan gruplar arasında. Taksim Dayanışma, Gezi Parkı’nın yeniden yapılandırma planlarına karşı muhalefeti organize eden ve 150 siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve meslek kuruluşunu temsil eden bir platform. Polis, 8 Temmuz günü - parkın 15 Haziran’da polis tarafından boşaltıldıktan sonra kısa bir süre kamuya açıldığı gün - Taksim Dayanışma Platformu’nun 48 üyesini, destekçilerini Gezi Parkı’na çağırmasının
ardından gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında İstanbul Tabipler Odası Başkanı Ali Çerkezoğlu ve Mimarlar Odası Başkanı Mücella Yapıcı da bulunmaktadır. Mahkeme, Ali Çerkezoğlu, Mücella Yapıcı ve diğer 10 kişinin tutuklanması talebini reddetti. Taksim Dayanışma’nın üyeleri Uluslararası Af Örgütü’ne eylemleri düzenlemeleri ile ilgili sorgulandıklarını ve “suç örgütü kurmak”la suçlandıklarını söyledi (TCK 220. Madde).
İzmir’deki avukatlar Uluslararası Af Örgütü’ne dört polis operasyonu sonucunda 65 kişinin gözaltına alındığını, bunların 49’unun Ağustos sonu itibariyle hala tutuklu olduğunu belirtti. Tutuklu yargılananların 25’i üniversite öğrencisi. Gözaltına alınıp bırakılanlar Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı davranmak ve “görevli memura mukavemet etmek”le (TCK 265. Madde) suçlanıyor. Hala tutuklu olanlar hakkında ayrıca “yasa dışı örgüt adına suç
işlemek” (TCK 220/6. Madde) suçlaması getiriliyor.
YARGILAMALAR,
Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları iddiasıyla birçok kişiye dava açılması, yetkililerin şiddet içeren bir eyleme katılıp katılmadıklarına dair herhangi bir kanıt olmaksızın kişileri sadece eyleme katıldıkları için yargılama isteğini gösteriyor. Geçmişte hakkında dava açılan birçok kişi sadece eylemlere katılmakla suçlanmıştı. ve şiddet içeren fiillerde bulunduğu iddia
edilen kişiler hakkında da çoğunlukla herhangi bir kanıt bulunmamaktaydı.
İstanbul’da Gezi Parkı eylemlerine katıldıkları iddia edilen kişilere yönelik birçok dava açıldı. Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği davalardan biri, 29 Haziran’da Taksim’de bir Gezi Parkı eylemine katılan yedi kişiye açıldı. Çoğu 20’li yaşlarının başlarında olan sanıklar, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32/1. Maddesi uyarınca “kanuna aykırı bir toplantı veya yürüyüşten emir ve ihtardan sonra dağılmamak” ve TCK 265. Madde uyarınca “kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek”le ve TCK 125. Madde uyarınca “kamu görevlisine hakeret etmek”le suçlanıyor.88
Savcıya göre, polis, (sayısı belirtilmeyen) bir grup göstericinin dağılması için birçok defa ihtarda bulundu ve daha sonra polise ve yüksek rütbeli devlet görevlilerine hakaret eden ve taş atan göstericilere yönelik güç kullandı.
Savcıya göre, kişiler hakkında sunulan kanıtlar, üzerlerinde eldiven, toz maskesi, beyaz kask, siyah sprey boya, Taksim Dayanışma yazılı bir bez parçası, gaz maskesi, deniz gözlüğü ve kask olduğunu gösteren, ya eylem alanında çekilmiş ya da arama ve gözaltı sırasında elde edilen fotoğraflar. İki kişi ayrıca sapan ve ekmek bıçağı bulundurmakla suçlanıyor ancak kendileri bu suçlamaları reddediyor.
Savcı sanıkların hepsinin polise mukavemet ettiğini, saldırdığını, Başbakan’a ve İstanbul’daki kamu görevlilerine hakaret ettiğini iddia ediyor ancak bu iddialarla ilgili bir kanıt sunulmadı. Savcı ayrıca fotoğrafların incelenmesi sonucu sanıkların Gezi Parkı eylemlerine düzenli olarak katıldıklarının ortaya çıktığını iddia etmektedir.89
Ankara’daki Gezi Parkı göstericilerine karşı açılan ilk dava da benzer sorunlar
barındırmaktadır. Ankara’da bir Gezi Parkı eylemi sırasında polis tarafından vurulan Ethem Sarısülük’ün cenazesine katıldıkları gerekçesiyle 73 kişiye dava açıldı (bkz. sayfa 37).
Uluslararası Af Örgütü, göstericilere karşı açılan bu davanın, şiddet içeren ya da suç teşkil eden herhangi bir eyleme katıldıklarına dair bir kanıta dayandırılma dan, sadece cenaze yürüyüşüne katıldıkları için açılmasından kaygı duymaktadır. Göstericiler, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 32. Maddesi uyarınca “yasal olmayan bir eyleme katılmakla” ve “ihtara ve zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi” ile suçlanmaktadır. Yasaya göre bu suç üç yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır.90
Sarısülük’ün cenaze yürüyüşünün 16 Haziran günü Ankara’da Cemevi 91’nden başlayıp Kızılay merkezinden geçerek Sıhhiye’ye doğru yapılması planlanıyordu. İddianameye göre, cenaze yürüyüşüne, “provokasyonları ve istenmeyen olayların yaşanmasını önlemek” amacıyla izin verilmedi.92 İddianamede ayrıca cenaze günü saat 12.15 civarı sesli uyarı yapıldığı, yürüyüşün Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı olduğu ve sayısı 1,500 olarak
belirtilen grubun dağılması aksi takdirde zor kullanılacağı uyarısı yapıldığı belirtilmekteydi.
İddianamede barışçıl toplanma hakkı konusundaki uluslararası insan hakları standartlarına referans verilmekte ancak saldırı ya da şiddet içeren bir gösterinin bu hak kapsamında değerlendirilmeyeceği belirtilmektedir.93 Bu “kendiliğinden gelişen şiddet içeren fiillerin ya da bazı göstericilerin suç sayılan fiillerde bulunmasının barışçıl göstericileri barışçıl toplanma hakkından mahrum bırakamayacağı” yönündeki uluslararası standartlarla çelişmektedir.94
Eylemleri dağıtmak için tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı ve hakkında dava açılan 73 kişi gözaltına alındı. İddianameye göre göstericilerden üçünün taş atarken çekilen video görüntüleri bulunuyor. Başka bir göstericinin ise elinde taşla görüntülendiği iddia ediliyor. Geri kalanı ise eylem alanında göz altına alındıkları ve o sırada yapılan aramada üzerlerinde eylemin bir parçası olduklarını gösteren malzemeler bulunduğu için yargılanıyor. İddianameye
göre bu malzemeler arasında taş, gaz maskesi, deniz gözlüğü, losyon (muhtemelen göz yaşartıcı gazın etkisini gidermek için kullanılan), limon, süt ve sirke (göz yaşartıcı gazın etkisini gidermek için kullanılan diğer sıvılar) bulunuyor.
Davanın ilk duruşması 1 Kasım 2013 tarihinde yapılacak.
EYLEMLERLE İLGİLİ HABER YAPAN, GÖSTERİCİLERE YARDIM EDEN YA DA HAKLARINI SAVUNANLARA YÖNELİK SALDIRILAR,
Üst düzey hükümet yetkilileri ve diğer kamu görevlileri göstericileri desteklediğini düşündükleri kişilere yönelik hakaret, eleştiri ve tehditte bulundu. Eleştiriye hedef olanlar arasında göstericilere lojistik destek vermekle, olayları medyada yanlış yansıtmakla ve hatta eylemleri düzenlemekle suçlanan farklı grup ve mesleklere mensup kişiler vardı. Ankara’da savcılığa gönderilen ve yasal ve yasa dışı örgütlerin halkı “suç işlemeye […] ve hükümete karşı ayaklanmaya teşvik ettikleri”ni iddia eden bir fezleke yetkililerin bakış açısını yansıtan
önemli bir örnek. Raporda “eylemlere katılan şahısların çoğunluğunun örgütsel bir yapı içerisinde olmamasından dolayı, hükümet karşıtı basın-yayın kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, taraftar grupları ile sanat camiası mensupları ve marjinal gruplar tarafından eyleme katılan şahıslar kışkırtılmış ve yönlendirilmiştir” denilmektedir. Polis ayrıca bu grupların “yasa dışı eylemleri” demokratik bir hak gibi yansıttıklarını öne sürmektedir. Bu gruplar arasında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Ankara Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD),
Ankara Tabipler Odası (ATO) gibi sivil toplum kuruluşları sıralanmakta ve bu kuruluşların eylemci gruplara kamuoyu desteği sağladıkları, yargı ve Ankara Emniyet Teşkilatı üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya çalıştıkları, göstericileri polisin aşırı güç kullanımı ile ilgili suç duyurusunda bulunmaya teşvik ettikleri iddia edilmiştir. Rapor ayrıca CNN, BBC, Economist, Al Jazeera gibi uluslararası yayın kuruluşlarını eylemleri abartmak ya da çarpıtmakla ve yanlış haber yapmakla suçlamaktadır.95
Hükümetin eleştirisinin hedefinde olan grupların temsilcileri ayrıca polis tarafından eylem alanlarında sözlü taciz, fiziksel şiddet ve diğer tür tehditlere maruz kalmışlardır. Bu gruplar arasında uluslararası medya ya da Türkiye’de muhalif yayın kuruluşları için çalışan gazeteciler, sosyal medya kullanıcıları, eylem alanlarında yaralanan göstericilere ilk yardım hizmeti veren doktorlar ve hukuki danışmanlık yapan ve gözaltına alınan kişileri temsil eden avukatlar bulunmaktadır.
Kaçan göstericilere kapılarını açan iş yerleri de hükümet yetkilileri tarafından hedef alındı. Gezi Parkı’na yakın olan Divan Oteli bunların başında geliyor. Başbakan göstericilere bedava yiyecek verdiği iddia edilen iş yerlerinin yanı sıra, otel sahiplerini de “suçlulara yataklık etmekle” suçladı.96 Bunun hemen ardından Divan Oteli’nin sahibi olan Koç Holding’e ait üç şirketin Temmuz ayında vergi denetimine tabi tutulması ve hisselerinin bir milyar dolardan fazla değer kaybetmesi, hükümetin, Gezi Parkı eylemlerini desteklediğini düşündüğü için şirkete verdiği bir tepki olduğu düşünülmektedir ancak hükümet bu iddiayı reddetmektedir.97
SAĞLIK PERSONELİ,
Gönüllü sağlık personelininin çalıştığı revirler eylem alanlarında gerek hafif gerek ağır yaralanan göstericilere ilk yardım hizmeti sunmada kilit bir rol oynadı. Polisin kullandığı kimyasal maddeler, hızla fırlatılan cisimler ya da diğer tehlikeli araçlar düşünüldüğünde revirler ayrı bir önem kazandı. Polisin uluslararası standartlarda da belirtilen, yaralılara sağlık hizmetinin mümkün olan en kısa zamanda ulaştırılmasını engellemesi nedeniyle revirlerin önemi daha da arttı.98 Ankara ve İzmir’de doktorlar Uluslararası Af Örgütü’ne ambulansların
“güvenlik nedeniyle” eylem alanlarına gitmediğini söyledi. Birçok gösterici Uluslararası Af Örgütü’ne eylemlere katıldıklarının ortaya çıkması durumunda gözaltına alınmaktan ya da haklarında dava açılmasından korktukları için tedavi olmak amacıyla hastaneye gidemediğini söyledi. Tüm bunlar nedeniyle revirlere olan ihtiyaç daha da arttı.
Ankara, İstanbul ve İzmir’de doktorlar, polisin revirleri bastığını ve göstericilerin tıbbi yardıma erişmelerini engellemek ve sağlık personelini yıldırmak amacıyla tehdit ettiğini ve şiddet uyguladığını söyledi. Eylem alanlarında acil tıbbi yardım veren sağlık personeli de gözaltına alındı.
7 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***