ZORUNLU ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU BÖLÜM 2
3. Dünyada Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu Üzerine Tartışmalar
Soğuk Savaş Dönemi ve sonrasında, savunma planlamalarında silah teknolojilerine verilen önem ve bu konulara yapılan aşırı vurgu, kimin askerlik yapması gerektiği gibi yapısal konuların tartışılması ve bu konularda çözüm üretilmesini gölgelemiş ve geciktirmiştir.25
25 Moskos, Charles, book review, ‘‘The Culture of Defense (by Christopher D. Van Aller, Lexington Books, 2001.) US Army
War College, 00311723, Fall2001, Vol. 31, Issue 3.
26 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11.
27 Ayn Rand, ‘‘Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal (Kapitalizm: The Unknown Ideal)’’, Çev.: Nejdet Kandemir, Plato Yayınları, İstanbul, 2004, s.299.
28 Ulrich Bröckling, ‘‘Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi’’, Çev.: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, 2008, İstanbul, s.379.
Soğuk Savaş Dönemi sonrası, ordulardaki yapısal değişimi sadece profesyonel ordu-zorunlu askerlik temelinde tartışmak çok da doğru bir yaklaşım olarak görülmemektedir. 1960 ve 1970’li yıllarda profesyonelliğe geçen ABD ve İngiltere ordularındaki yapısal değişim; zorunlu askerlik sistemini halen karma bir model içerisinde uygulayan Almanya vb. ordulardaki yapısal değişimden çok fazla da farklılaşmamaktadır. Farklı modeller kapsamında olsalar da, tehdit algısı ve çağın gerektirdiği modernizasyonun etkisiyle 1/3 ile 1/2 oranları arasında küçülen orduların, deniz aşırı görevlere hazır bir yapıya kavuştuğu görülmektedir. Bu sebeple, her ordunun yeniden yapılanma sürecinde çağın gerektirdiği değişimi, kendi askerlik modeli içerisinde modifikasyonlarla gerçekleştirebileceği de iddia edilebilir.
Zorunlu askerlik-profesyonel ordu tartışmalarının temelde dört ana konu üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir;
1) İşlevsellik ve görev etkinliği,
2) Yarattığı toplumsal etkiler
3) Yarattığı ekonomik sonuçlar ve
4) Kişisel haklar ve özgürlükler.
İki temel askerlik modelinden birisi olan profesyonel orduyu savunanlara göre; bugünün orduları özellikle denizaşırı görevler için profesyonel askerlere ihtiyaç duymaktadır. Bu görüşe göre, günümüzün ileri teknoloji silahları ve kompleks muharebe stratejileri nedeniyle, gerçek muharebenin profesyonel askerlere bırakılması gerekmektedir.26
Günümüzün savaşları teknoloji savaşlarıdır; pasif, düşünmeyen, şaşkın insanlar sürüsüne değil, yüksek derecede eğitimli personele ihtiyaç göstermektedir.27 Bu nedenle, orduların post modern askerlik çağındaki misyonuna göre, büyüklüğü değil, işlevsel savaş gücü ve muharebe etkinliği çok daha fazla öne çıkmaktadır.
İki modeli karşılaştıran Bröckling’e göre; zorunlu askerlikle verilen eğitimde her şeyden önce genel bir gönüllü itaatkârlık üretmek hedeflenirken; profesyonel askerlikle, askeri tavır ve davranış disiplininden çok, hizmet alanında işlevselliği sağlayacak bir disiplinin verilmesi amaçlanmaktadır.28
Zorunlu askerlik uygulamasını savunanların temel gerekçeleri, profesyonel ordudan tamamen farklı olarak, siyasi nedenler, vatandaşlık görevleri, toplumsal bağlar ve eşitlik temelinde şekillenmektedir. Leander’e göre zorunlu askerliğin önemine yapılan vurgular, olumlu toplumsal ve siyasi etkisi noktasında iki konuda yoğunlaşmaktadır.
Bunlar;
1) Toplumsal bağlara ve farklılıkların entegrasyonuna katkısı,
2) Demokratik ve sivil yönetim modelinin güvencesi olmasıdır. Yine yazara göre, zorunlu askerliğin rolü üzerine bu iki ana konudaki olumlu tespitler, uygulamanın geçmişini tam olarak yansıtmamaktadır.
Ayrıca; bu faktörler, ülkelerde farklılaşan uygulamalar nedeniyle, her toplumda geçerli olmadığı gibi, eşit olarak etkili de kabul edilemez.29
29 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.574-582.
30 Katarına Keller, Panu Poutvaara And Andreas Wagener, ‘‘Mılıtary Draft And Economıc Growth In Oecd Countrıes’’, Defence And Peace Economics, 2009, Vol. 20(5), October, Pp. 373–374.
31 Christopher Briem, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002.
32 Hale Akay, ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri: Kurumsal ve Askeri Boyut’’, Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim (Ed.: A.Bayramoğlu, A. İnsel) TESEV Yayınları, Temmuz 2009, s.128.
33 Katarına Keller, Panu Poutvaara And Andreas Wagener, ‘‘Mılıtary Draft And Economıc Growth In Oecd Countrıes’’, Defence And Peace Economics, 2009, Vol. 20(5), October, Pp. 375–376.
Askerlik sistemlerine ekonomik temelde bakıldığında, veriler üzerinden yapılan analizler; zorunlu askerliği bir model olarak kullanan ülkelerin profesyonel ordulara sahip ülkelere göre, üretim düzeyi ve ekonomik büyüme oranı itibariyle daha geride olduğunu göstermiştir.
Çalışmalar; OECD ülkeleri için, zorunlu askerliğin ekonomik performans üzerinde istatistikî olarak anlamlı bir negatif etki yarattığı sonucunu ortaya koymuştur. Bu nedenlerle; zorunlu askerlik, uzun dönem için insan ve fiziksel sermaye birikiminde yarattığı olumsuzluklar nedeniyle maliyetli bir askerlik modeli olarak tanımlanmaktadır.30
Briem’e göre, askerlik gibi kitlesel kamu hizmetlerinin ekonomik maliyeti oldukça yüksektir.
Milyonlarca çalışanı işgücünün dışına çıkarmak veya onların eğitim ve kariyer süreçlerini ertelemek, ulusal ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Bu nedene bağlı olarak, 1970’lerin başında en muhafazakâr ve en liberal ekonomistlerin (Nobel adayı Milton Friedman dâhil), zorunlu askerliğe karşı eleştirileri bulunmaktadır. Bu ekonomistlerin endişe ve eleştirileri bugün çok daha fazla geçerlidir.31 Bu sebeple profesyonelleşmenin kısa dönemde bütçeye getireceği yükün, uzun dönemdeki pek çok kazançla birlikte azalacağı da öngörülmektedir.32
Keller vd., iki farkı askerlik modeli üzerinde benzer görüşler dile getiren ekonomistlere ve altı farklı çalışmaya (Hansen and Weisbrod, 1967; Fisher, 1969; Lee and McKenzie, 1992; Sandler and Hartley,1995, Chapter 6; Warner and Asch, 2001; Poutvaara and Wagener, 2007) atıfta bulunarak; zorunlu askerliğin düşük bütçe maliyetine rağmen, gönüllü askerlerle kıyaslandığında, ekonomik temelde çok daha büyük bir fırsat maliyeti ortaya çıkardığına
dikkati çekmektedir. Bu ekonomistlerden bazılarının diğerlerinden farklı olarak,
çalışmalarında (Lee ve McKenzie (1992), Warner ve Asch (1995) zorunlu askerliği sosyal maliyet açısından daha tercih edilebilir bulduklarının da belirtilmesi gerekmektedir. Keller vd., askerlik modelleri konusundaki tespitlerini şöyle sıralamaktadır:33
i. Zorunlu askerliğin fırsat maliyeti bütçe maliyetinden yüksektir.
ii. Zorunlu askerlik kişi ile iş arasında verimsiz bir eşleştirme ve nihayetinde hizmet ve ürün kaybına neden olmaktadır.
iii. Zorunlu askerlerin ucuz işgücü olarak değerlendirilmesi, pek çok kadroda ihtiyaçtan daha fazla ve verimsiz görevlendirmeyi getirmektedir.
iv. Kısa eğitim dönemi, tecrübe eksikliği, yüksek işgücü devir oranı ve motivasyon eksikliği zorunlu askerleri profesyonellere göre daha düşük hizmet verimliliğine götürmektedir.
Zorunlu askerliğin 18-30 gibi bir yaş aralığında uygulanma zorunluluğu, pek çok erkeğin; öğrenim, çalışma ve mesleki eğitim noktasında kendini geliştirmesini engellemekte ve bu kişisel yatırım sürecinin kesilmesi veya ertelenmesi sonucunu doğurmaktadır.34
34 M.I. Lau, P. Poutvaara, and A. Wagener, ‘‘Dynamic costs of the draft’’ German Economic Review 2004, 5, 381–406.
35 K. Kerstens, E. Meyermans, ‘‘The Draft Versus An All-Volunteer Force: İssues Of Efficiency And Equity in The Belgian Draft’’, Defence Economics, 1993, 4, p.271–284.
36 D.S. Lutz, ‘‘Ist eine Freiwilligen-Streitkraft billiger? (Are all-volunteer forces cheaper?)’’ In Hamburger Beiträge zur Friedensforschung und Sicherheitspolitik, edited by J. Gross and D.S. Lutz. Hamburg, 1996, p.39–54.
37 M.D. Stroup, J.C. Heckelman, ‘‘Size of The Military Sector And Economic Growth: A Panel Data Analysis of Africa and Latin America’’, Journal of Applied Economics, 2001, 4, 329–360.
38 Ayn Rand, ‘‘Kapitalizm: Bilinmeyen İdeal (Kapitalizm: The Unknown Ideal)’’, Çev.: Nejdet Kandemir, Plato Yayınları, İstanbul, 2004, s.296-299.
39 G.M. Anderson, D. Halcoussis and R.D. Tollison, (1996) ‘‘Drafting The Competition: Labor Unions And Military Conscription’’, Defence and Peace Economics, 1996, 7, p.189–202.
Yapılan ampirik çalışmalar zorunlu askerliğin maliyet noktasında çok da faydalı bir metot olmadığını göstermektedir. 1993 yılında henüz zorunlu askerliğin kaldırılmadığı dönemde, Belçika’da zorunlu askerliğin sosyal maliyeti bütçe maliyetinin iki katı olarak hesaplanmıştır.35 1980-1990 yılları arasında Almanya’daki zorunlu askerlik uygulamasını inceleyen üç farklı
araştırmanın kritik edildiği çalışmada ise; zorunlu askerliğin yarattığı ve hükümet bütçesindeki hesaplamalarda dikkate alınmayan, yıllık finansal verimlilik kaybının 2,2-6,7 milyar Euro (o tarihteki askeri harcamaların %9-27’si) arasında değiştiği hesaplanmıştır.36
Yapılan bir diğer araştırmaya göre ise; öğrenim ve eğitim düzeyi yüksek bireylerin özel sektörden askerlik görevine yönlendirilmesinin fırsat maliyeti yüksek olmasına rağmen, aynı şey düşük öğrenim düzeyindeki bireyler için neredeyse tam tersi olarak gerçekleşmiştir.
Askerlik hizmeti, düşük öğrenim düzeyindeki bireyler için yarattığı eğitim fırsatı nedeniyle kişisel ve mesleki gelişime katkı sağlayabilmektedir.37
Yukarıdaki tartışmalardan farklı olarak, olaya haklar temelinde bakan ve profesyonel askerliği savunan Rand, 1970 yılında ABD henüz zorunlu askerliği kaldırmadan, sisteme şu eleştiriyi getirmektedir: ‘‘Karma bir ekonomideki bireysel hakların devletçi ihlalleri içinde zorunlu askerlik en kötüsüdür.’’ Yazara göre zorunlu askerliği savunanların temel argümanı; ‘‘hakların yükümlülükleri mecbur kıldığıdır.’’ Bu görüş hakların zorunlu askerlik hizmeti ile ve bir savaş
durumunda can pahasına satın alınması anlamına da gelmektedir. Ayrıca, zorunlu askerliği savunanlar, askerliğin kendilerine sağladığı gücü bırakmamanın; hepsinden öte, kişinin hayatının devlete ait olduğu prensibinden vazgeçmemenin mücadelesini de vermektedirler.
Rand’a göre; ‘‘gönüllü bir ordu, özgür bir ülkeyi savunmanın tek doğru, ahlaki ve pratik yoludur.’’ Özgür bir ülke bir yabancı saldırısına karşı asla gönüllü eksikliği duymamıştır. Yazar, Amerika Ordusunun bugün yaşadığı gönüllü asker problemini ise 40 yıl öncesinden tanımlamaktadır; ‘‘Kore’deki ve Vietnam’daki gibi savaşlar için çok fazla asker gönüllü olmayacaktır.’’38
Askerlik modeli tartışmalarına yukarıdaki dört temel konu ve bağlam dışında bakan araştırmacı sayısı hemen hemen yok gibidir. Bu konuda Anderson vd. tarafından ifade edilen farklı bir yaklaşım39 zorunlu askerlik tercihinin kültürel temellerini de gündeme getirmektedir. Bu yaklaşıma göre, zorunlu askerliği terk etmek istemeyen ülkelerin temel kültürel özelliği savaşçı toplum olmalarıdır.
Zorunlu askerlik–profesyonel ordu tartışması içinde, yukarıda aktarılan dört farklı alandaki görüşler ve verilerle birlikte; karar sürecine dönük daha fazla parametrenin analiz edilmesi ve açıklanması gerekmektedir. Bu parametrelerden bazıları;
1) Zorunlu askerliğin uygulama şekli,
2) Zorunlu askerliğe bağlı sosyal ve politik kurumlar,
3) Uygulamanın toplumca nasıl algılandığı ve
4) Zorunlu askerlikle ilgili mitlerin çekiciliği olarak sıralanabilir.40
40 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer, 2004, p.573.
41 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11.
42 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.574-582.
43 Ulrich Bröckling, ‘‘Disiplin: Askeri İtaat Üretiminin Sosyolojisi ve Tarihi’’, Çev.: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, 2008, İstanbul, s.403-404.
Sözkonusu değişim parametrelerini daha iyi anlamak için, zorunlu askerlik-profesyonel ordu temelinde yapılan tartışmalara ait görüşlerin bazı ayrıntıları müteakip alt maddelerde;
1) Askerlik modellerinin yapısal değişimi ve toplumsal tercihler,
2) Askerlik modellerinin toplumsal ilişkilere etkisi, başlıkları altında verilmiştir.
3.1 21. Yüzyılda Askerlik Modellerinin Yapısal Değişimi ve Toplumsal Tercihler
Zorunlu askerlik modellerinin değişimi yönünde ortaya konulan toplumsal talep, Batı ordularında askerlik modelinin değişimini sağlamıştır. Bu değişim ordular tarafından her zaman belirli bir dirençle karşılanmıştır. ABD Ordusu’nda zorunlu askerlikten profesyonelliğe geçişi inceleyen Moskos’a göre, tüm değişimlere direnç gösteren ABD Ordusu da, 1973’te zorunlu askerliğin kaldırılmasına karşı gelmiştir. Yazara göre, bugün zorunlu askerlik uygulamasına dönüşe karar verilse, ordu yine direnç gösterecektir.41
Dünyadaki tüm ordulardaki temel askeri meslek kültürünün benzerliği göz önüne alındığında, Moskos’ın değişime direnç noktasında ABD Ordusu’na yönelik tespitlerinin Türk Ordusu da dâhil tüm ordular için geçerli olduğu söylenebilir. Bu noktada, ordularla ilgili yapısal değişimlerin kararının sadece ordulara bırakılması temel politika hatalarından birisi olarak tanımlanabilir.
Batılı demokrasilerin toplumu anlama noktasında yaşadığı değişim ve özgürlükler, zorunlu askerlik konusunda dirence dönüşmüş ve pek çok ülkedeki uygulama, Soğuk Savaş Dönemi sonrası yetersiz ve istenmeyen modeller haline gelmiştir.42
Demokrasi ile zorunlu askerliğin, toplumsal tercihler bağlamında yukarıda Avrupa örneği ile aktarılan ilişkisine rağmen, bununla çelişen argümanlar da ortaya konmaktadır. Bröckling 43 Alman Cumhurbaşkanı Theodor Heuss’in 1949 yılındaki sözlerine, ‘‘Genel seçme hakkı olmaksızın hakiki bir demokrasinin olması ne kadar mümkünse, genel (zorunlu) askerlik görevi olmaksızın da bir demokrasinin olması o kadar mümkündür.’’ atıfta bulunarak genel zorunlu askerlik uygulamasını ‘‘demokrasinin meşru çocuğu’’ olarak nitelemekte ve yönetim şekli ne olursa olsun askerlik görevinin ‘‘meşru babası’’ olarak ise kitleleri harekete geçiren, ulusal devleti göstermektedir. Alman Ordusu’nun zorunlu askerlik uygulaması konusunda devam eden ısrarının nedenlerinden birisi olarak bu anlayışı gösterilmektedir. Yazar bir başka konu bağlamında, Almanya’da kaldırılacak zorunlu askerlik hizmeti ile birlikte, alternatif kamu hizmetinin de sonlandırılacak olmasını, olumsuz sosyal sonuçları açısından en
az askerlik hizmeti kadar tartışılması gereken bir konu olarak görmektedir. Bröckling’e göre, devletin kişileri asker olmaya zorlaması köhnemiş bir uygulama bile olabilir, ancak vatandaşların hizmet etme yasal zorunluluğu tartışmaya dahi açılmamalıdır.
Zorunlu askerlik konusunda görülen toplumsal tepkiler ve isteksizliğin, Amerika örneğinde olduğu gibi, profesyonel ordular için asker temininde de kendini göstermesi yeni bir problem kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. Toplumsal isteklilik konusuna ABD Ordusu için bakıldığında, ‘‘orduda kesinlikle hizmet etmeyeceğim’’ diyen gençlerin oranı 1980 yılında %40 iken bu oran 2000 yılında %64’e yükselmiştir.44 Amerikalıların %82’sinin orduda hiç hizmet etmemiş olması ve hiçbir üyesi orduda bulunmamış Amerikan ailelerinin oranının
%76 olması da orduda hizmet konusundaki isteksizliği ortaya koymaktadır.45 Bu istatistiklere rağmen, profesyonel askerliğe geçen ABD Ordusuna halkın bakışının %82 oranında olumlu olduğu, toplumun orduda görev yapan kişilere %62 oranında güven duyduğu ve halkın %78’inin subaylığı prestijli bir meslek olarak algıladığı görülmektedir.46 ABD halkının bu yaklaşımı bir anlamda bireyciliği de yansıtmaktadır ve ‘‘Siz oyunu oynayın ben alkışlayayım’’
cümlesi ile özetlenebilir.
44 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11.
45 CBC News/New York Times tarafından yapılan çalışma, 16 Eylül 2005, http://0-poll.orspub.com.usmalibrary.edu, adresinde “Military.” Başlığı altında ulaşılabilir, aktaran: Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism
between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29.
46 Aktarılan üç farklı sonuç, PEW Research Center tarafından sırasıyla 2005, 2004, 2005 yıllarında yapılan telefon anketlerine ait olup, online olarak ‘‘Polling the Nations Database’’ içinde ‘’Military’’ başlığı altında bulunmaktadır.
Aktaran; Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’,
American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29-30.
47 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11.
48 Charles C. Moskos, ‘‘Saving The All-Volunteer Force’’, Mılıtary Revıew, May -June 2005.
49 Charles Moskos, “Reviving the Citizen Soldier,” Public Interest 147 (Spring 2002).
50 Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29-30.
Moskos, Soğuk Savaş sonrası 1/3 oranında küçülen orduya rağmen, gönüllü asker temelinde yaşanan kaynak problemine dikkat çekerken, Amerika için yeni bir askerlik modelinin gerekliliğini ortadan kaldıracak en önemli faktör olarak, hizmet için yeterli sayıda Amerikalının gönüllü olmasını şart koşmaktadır.47
Askere almada kaynak problemi yaşayan ABD mevcut askerlik sistemi ile gönüllü aday sayısını artırmak için yeni yöntemlerin ve cazip şartların arayışına girmektedir.48 Ordunun 2000 yılında, gönüllü ihtiyacını karşılamak üzere, üniversite öğrencilerine askerliğe kayıt öncesi finansal destek sağladığı bir programı devreye soktuğu; 2001 yılında ise cinayet gibi ağır suç işlemiş 380 kişiyi de askere aldığı görülmektedir. ABD Ordusu’nda askere alınan her
üç gönüllüden birinin temel eğitim döneminde sistemden ayrılması ya da uzaklaştırılması ve her 10 kişiden birinin ilk sözleşme dönemini tamamlamadan ordudan ayrılması kaynak ihtiyacını artıran faktörler olarak dikkat çekmektedir.49
Gençleri ABD Ordusu’nda profesyonel askerliğe çeken temel gerekçeler ise, eğitim, ekonomik nedenler ve askerliğe uygun kişiliğe sahip olmanın getirdiği isteklilik olarak belirtilmektedir.50
Askerliğe isteklilik konusunda, halen yarı-seçici zorunlu askerlik modelini uygulayan İsrail’de yapılan bir araştırma ise, 13-18 yaş grubundaki erkeklerin muharip birliklerde askerlik hizmeti yapma konusundaki istekliliğinin 1998 yılı itibariyle %65 oranında olumlu olduğunu ve bu oranın 2000 yılında %53’e gerilediğini göstermiştir.51
51 Shavit, Uriya, "To Serve or Not to Serve?’’ Ha 'aretz Supplement, May 26 2000. Aktaran; Yagıl Levy, ‘‘Socıal Convertıbılıty And Mılıtarısm: Evaluatıons Of The Development Of Mılıtary-Socıety Relatıons In Israel In The Early 2000s'
’’, Journal Of Political And Military Sociology, 2003, Vol. 31, No. 1 (Summer), 80.
52 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, 2000, s.84,99.
53 Charles C. Moskos , ‘‘Toward a Postmodern Military: The United States as a Pardigm’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000).
54 Charles C MOSKOS, ‘‘What Ails the All-Volunteer Force: An Institutional Perspective’’, US Army War College, 00311723, Summer2001, Vol. 31, Issue 2.
55 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.90, 2000.
56 Bkz.: Christopher Dandeker, ‘‘The United Kingdom: The Overstretched Military’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000).
Alman Ordusu’nda 2000 yılı öncesi zorunlu askerliğe getirilen eleştirilerin, askerlik süresinin 6 aya indirilmesi ve sağlanan haklarla ortadan kalktığı ve halkın düzenlemeler sonrası 2/3 oranında zorunlu askerlik taraftarı haline geldiği ifade edilmektedir.52
Mevcut veriler ve görüşler, artan refah düzeyiyle birlikte, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde zorunlu askerliğe karşı direncin ve isteksizliğin arttığını ve profesyonel ordulara katılımın yetersiz olduğunu göstermektedir. Yapılmış bir alan çalışması olmamakla birlikte, zorunlu askerliğe karşı takınılan tepki ve isteksizlik Türkiye’de de artmaktadır. Çeşitli sebeplerle askere alınamayan kitlenin sürekli büyümesi, bedelli askerlik için artan talep ve beklentiler ve tepkilerin örgütlü olarak ortaya konması bu tespiti doğrulamaktadır.
Askeri organizasyonlarda, zorunlu askerlik-profesyonel ordu bağlamındaki yapısal değişim sadece askerlerle sınırlı değildir. Değişimin önemli bir ayağını da sivil uzman ve görevlilerin istihdamı oluşturmaktadır.
Profesyonel orduya geçiş sürecinde pek çok ülkede, ordu içindeki sivil görevli ve uzmanların oranı çok yükselmiştir. Moskos’a göre,53 pek çok süfli iş maliyet etkinliği açısından sivillere devredilirken (buna kışla güvenlik hizmetleri de dâhildir), bu uygulama sayesinde askerlerin eğitim dışı görevlerden kurtulması da sağlanmıştır. Ayrıca teknik olarak kompleks silah sistemleri de uzmanlığına ihtiyaç duyulan sivillere devredilerek etkinliği artırılmıştır. Moskos, ABD savaş gemilerinin temel teknik kadrolarının önemli bir kısmının 1950 yılından beri sivillere emanet edildiğine dikkat çekmektedir. Birinci Körfez Savaşında ABD Ordusu’nun lojistik sistemleri çalıştıracak 10.000 sivili Suudi Arabistan’da konuşlandırdığı ve sivil görevlilerden fiziksel veya disiplin nedenleriyle ABD’ye dönüş yapanların oranının benzer kadrolardaki askerlere göre daha düşük olduğu görülmüştür.54
Alman Ordusu’nda ise 1989 yılında 480.000 askere karşılık 180.000 sivil görevli ve uzman (%27) varken, bugün 250.000 civarında olan aktif askere karşı sivil uzman oranı çok daha yukarıdadır.55 Britanya Ordusu’nda sivil görevli ve uzman istihdamının Almanya ve ABD deki düzeylere hiçbir zaman çıkmadığı görülmektedir.56 Tehdit algısı bağlamında Türkiye’ye daha fazla benzeyen İsrail’e bakıldığında ise, ordu içindeki sivil uzman/görevli oranı oldukça küçük
ve temel bir kaynak/kategori olmaktan uzaktır. Ayrıca İsrail Ordusu’ndaki sivil
uzman/görevlilerin sayı ve oran olarak 1990’ların sonunda düşürüldüğü de görülmektedir.57
İsrail ve Britanya, orduda sivil çalışanların rolünün artmadığı iki istisnai ülke durumundadır.58
57 Reuven Gal, Stuart A. Cohen, ‘‘Israel: Still Waiting in the Wings’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000).
58 John Allen Williams, ‘‘The Postmodern Military Reconsidered’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.21, 2000).
59 Kathy Roth-Douquet & Frank Schaeffer, ‘‘Awol: The Unexcused Absence Of Amerıca’s Upper Class From Mılıtary Servıce—And How It Hurts Our Country (2006)’’, Revıewed By Major Charles Kuhfahl Jr., The Army Lawyer, February
2007.
60 Charles Moskos, Paul Glastris, ‘‘Now Do You Believe We Need a Draft?’’, Washington Monthly, 00430633, Nov2001, Vol. 33, Issue 11.
61 HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences: International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984. ve ‘‘Cultures andOrganizations: Software of the Mind’’, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991.
Sivil görevliler açısından TSK’ya bakıldığında, özellikle karargâhlar ve muharebe hizmet destek sınıflarındaki bazı kadrolar için istisnai memur statüsüne geçiş planlamaları yapılmakla birlikte, bu konuda hem planlama hem de geçiş ile ilgili bir başarının sağlanamadığı görülmektedir. Daha çok büyük karargâhlarda görevlendirilen birkaç bin memur ve sayısı birkaç yüzü bile bulmayan “istisnai memur” mevcutları konunun bilançosunu özetlemektedir.
Orduda doktorların, mühendislerin ve öğretmenler gibi sınıfların hemen hemen tamamı, bu konuda çalışmalar yapılmış olmasına rağmen, halen subay statüsün de istihdam edilmektedir.
3.2 Askerlik Modellerinin Toplumsal İlişkilere Etkisi
ABD Ordusu modern anlamda profesyonel askerliğe geçen ilk ülkelerden birisi
durumundadır. 1973 yılından bugüne kadar süren profesyonel ordu uygulamasının, Amerikan toplumunda en üst sınıflar (upper classes) ile ordu arasındaki bağlar ve ilişkinin zayıflaması sonucunu doğurduğu yönünde eleştiriler gündeme getirilmektedir.59 Bunun yanında, dünyadaki zorunlu askerlik uygulamalarında da, zengin/elit kesim çocuklarının bu
hizmetten kaçmanın bir yolunu mutlaka bulduğu ifade edilmektedir.60
Profesyonel askerlik modelinin toplumsal sınıflar arasındaki bağları zayıflatması konusunda, ABD Ordusu’na getirilen eleştirilere Türkiye açısından bakıldığında; üst sınıflar ile ordu arasında, tüm sınıflar bir şekilde zorunlu veya temel askerliği yerine getirse de, ABD’dekine benzer bir kopukluğun Türkiye’de de en azından algı düzeyinde var olduğu söylenebilir.
Türkiye’de üst sosyal sınıflara ait ailelerin çocuklarının zorunlu askerlik uygulaması ve sonuçlarından en az etkilenen kitle oldukları yönünde zaman zaman gündeme gelen eleştiriler de temelde profesyonel ordular için getirilen eleştirilerle benzeşmektedir.
Ayrıca Türk Ordusu’nun yönetim kademesinin neredeyse tamamının orta ve alt gelir grubundan geldiği düşünüldüğünde, üst sosyal sınıflar ile arasındaki farklılığı tespit etmek çok da zor olmamaktadır. Bu sebeple, Türkiye’de tam profesyonelleşmeye veya karma sisteme geçmiş bir ordu ile zorunlu askerlik uygulamasına devam eden ordu arasında, diğer toplumsal tabakalarla ilişkiler bağlamında çok fazla bir fark olmayacağı öngörülebilir. Bu noktada, Amerikan toplumunun tersine, toplulukçu (kolektivist) kültür değerlerine daha fazla sahip olan Türk toplumunda,61 farklı toplumsal sınıflar arasındaki kopukluğun hiçbir zaman bireyci kültürlerdeki kadar derin olmayacağı da bilinmelidir.
Burada, ‘‘Zengin/elit tabakanın çocuklarının bir şekilde kaçındığı ve kaçtığı, alternatifleri olan bir zorunlu askerlik uygulaması mı, yoksa bu sosyal tabakadan insanların aday bile olmadığı bir profesyonel ordu modeli mi daha uygun?’’ sorusu sorulabilir. Aslında iki uygulama da yukarıdaki bağlamda toplumsal sonuçları itibariyle bir diğerinden çok da farklı değildir.
Kıyaslamaya alınmayan, eşitlikçi ve alternatifsiz bir zorunlu askerlik modeli ise dünyadaki birkaç istisnai ülke dışında savunulması mümkün olmayan bir sistem haline gelmiştir. Bu sebeplerle, askerlik modeli seçiminde toplumsal tabakalar arası yabancılaşma ve çatışma olgusu bir seçim kriteri olmaktan uzaktır ve sosyologların bu yabancılaşma problemine askerlik enstrümanı dışında bir çözüm araması gerekmektedir.
Roth-Douquet ve Schaeffer’e göre profesyonel askerlik nedeniyle üst sosyal sınıflar ile ordu arasında artan mesafe ve yabancılaşma üç temel probleme işaret etmektedir.
Bunlar;
1) Ülkenin toplumsal ortak değerlerin zayıflaması,
2) Sivil liderliğin kuvvetlenmesinde sorun yaşanması ve son olarak
3) Bu durumun uzun dönemde orduyu zayıflatması olarak ifade edilmektedir.62
Burada birinci problem olarak aktarılan ‘‘değerlerin incinmesi’’ konusu genel
olarak yukarıda aktarılmıştır. İkinci problem olan ‘‘sivil liderliğin zayıflaması’’ konusu ise, her ülke için geçerliliği olmayan veya farklılaşan bir özellik durumundadır. Türkiye örneği ile bakıldığında; ülkenin halen devam eden zorunlu askerlik uygulaması döneminde, sivil liderlik ve sivil yönetim problemini zaten fazlasıyla yaşadığı görülmektedir. Bu anlamda Türkiye ve benzer ülkeler için bu problem öngörüsünün çok geçerli olmadığı bile söylenebilir.
Profesyonel ordu nedeniyle, üst sosyal sınıflar ile ordu arasında artan mesafenin uzun dönemde orduyu zayıflatacağı yönündeki üçüncü problem öngörüsünün ise, en azından bir karar kriteri olamayacağı değerlendirilmektedir.
62 Kathy Roth-Douquet & Frank Schaeffer, ‘‘Awol: The Unexcused Absence Of Amerıca’s Upper Class From Mılıtary Servıce—And How It Hurts Our Country (2006)’’, Revıewed By Major Charles Kuhfahl Jr., The Army Lawyer, February 2007.
63 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.574-582.
64 Anna Leander, a.g.e. p.574-582.
Sivil liderlik konusunda yukarıda aktarılan endişe, bugün pek çok ülkenin zorunlu askerliği sonlandırmış olduğu Avrupa için de ifade edilmektedir. Leander’e göre, profesyonel sürekli ordular bir süre sonra politikada dominant aktörler haline gelebilecektir.63
Zorunlu askerliğin olumlu sosyal sonuçları konusuna da değinen Leander; zorunlu askerliğin varlığını, ordunun kendi içinde, toplumda kabul görmeyecek değerler üretilmesini engelleyici bir faktör olarak görmektedir. Fakat zorunlu askerlik sistemine sahip ordular tarafından gerçekleştirilen müdahale ve darbeler bu öngörünün her ülke için ve her zaman çalışmayacağını da göstermektedir.64
Zorunlu askerlik modelinin avantajı olarak savunulan ordu-toplum bütünleşmesi tezinin askerlik sistemlerinin toplumsal sonuçları bağlamında incelenmesi gerekmektedir. Toplum içinde üst ve alt sosyal tabakalar arasında yabancılaşma ve kopukluk problemini tanımlarken, hiyerarşinin öne çıktığı en temel organizasyon yapısı olan ordular içinde, tek ve homojen bir kültürel yapının olduğunu ve her statüden ve rütbeden kişinin aynı değerleri paylaştığını
söylemek elbette mümkün değildir. Zorunlu askerlik modelinde ordu içinde geçici olarak bulunan vatandaşların, ordunun sürekli elemanları ile aynı ortamları ve benzer değerleri paylaşabilmesi halinde, bu durum modelin bir avantajı olarak değerlendirilebilir. Oysa, Türkiye örneğinde, ordu üst yönetim kademeleri, erbaş ve erler bir kenara bırakılsın, astsubay ve hatta subaylarla bile, yüksek güç mesafesi (high power Distance)65 nedeniyle oldukça farklı ve birbirinden yalıtılmış kültürleri ve değerleri paylaşmakta ve yaşamaktadır.
Bu sebeple, toplumsal entegrasyon ve değerler noktasında zorunlu askerlik lehine ifade edilen olumlu görüşlerin; Türkiye için, mevcut uygulama temelinde ve kültürel değerler bağlamında çok da geçerli olmadığı söylenebilir.
65 Hofstede Türkiye bu kültür boyutunda, doğulu pek çok toplum ve Fransa ile birlikte yüksek güç mesafeli (eşitsizlikleri daha olağan kabul eden) ülkeler grubunda yer almaktadır. Bkz.: HOFSTEDE, Geert, ‘‘Culture’s Consequences:
International Differences in Work Related Values. (Abridged Edition), London, Newbury Park: Sage Publications, 1984. ve ‘‘Cultures and Organizations: Software of the Mind’’, London, McGRAW-Hıll Book Company, 1991.
66 Bernhard Fleckenstein, ‘‘Germany Forerunner of a Postmodern Military?’’, The Postmodern Military (Ed.: Charles C. Moskos, John Allen Williams, David R. Segal), Oxford University Press, New York, s.99, 2000.
67 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.573-577.
68 CBC News/New York Times tarafından yapılan çalışma, 16 Eylül 2005, http://0-poll.orspub.com.usmalibrary.edu,
adresinde “Military.” Başlığı altında ulaşılabilir, aktaran: Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.29.
69 Charles Moskos, "Time to Bring Back the Draft?"American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.220-222.
Fleckenstein, Alman Ordusu ile ilgili değerlendirmesinde;66 zorunlu askerliğin, sadece ordunun ihtiyaç duyduğu insan gücünü karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda insanların sosyal ve politik ihtiyaçlarının tatminine de önemli katkı sağladığını vurgulamaktadır. Yazara göre, Alman Ordusu’nda zorunlu askerlik, üniforma içindeki ideal vatandaş tipini de sembolize etmektedir. Bu Prusya tipi askerlik yaklaşımının, uzun yıllar bu ülkenin askerlik modellerinden etkilenen Türkiye için de geçerli olduğu söylenebilir. Asker-millet kavramını daha fazla benimseyen ülkeler için daha fazla geçerli olan bu değerler, siyasi bağlamdan
bağımsız olarak düşünüldüğünde doğru ya da yanlış olarak nitelendirilemez.
Ancak bu noktada, Almanya’nın mevcut zorunlu askerlik sisteminde (süre 6 ay), sözkonusu değerlerle kısmen çelişen, gönüllü kamu hizmeti ve vicdanı ret uygulamasının da bulunduğunu hatırlatmak gerekmektedir. Yani bugünün Almanya’sında herkes üniforma giymemektedir.
Zorunlu askerlik hizmetini kaldıran pek çok Batı Avrupa ordusuna yönelik, profesyonel ordu yapılanmasının toplumsal bağları zayıflattığı yönünde eleştiriler dile getirilmektedir. Bu eleştirilerden birisinde, insanların geleneksel askerlik hizmetini yerine getirmeksizin vatandaşlık haklarını korumak ve genişletmek çabasına girdiği belirtilmektedir.67
Aktif ordunun nüfusa oranı %1’in altında olan Amerika’da, 1973’te başlayan profesyonel askerlik uygulaması nedeniyle, hiçbir üyesi orduda bulunmamış Amerikan ailelerinin oranının %76 olması,68 yukarıda aktarılan endişelerin Amerika için de geçerli olduğunu göstermektedir. Bu istatistiklerden hareketle, ABD Ordusu’nda zorunlu askerlik uygulamasının yeniden düşünülmesi gerektiğini belirten Moskos’a göre; askerliği toplumun geneline yayacak bir vatandaş-asker (citizen soldier) modelinin oluşturulması durumunda; ordu, toplumu daha iyi yansıtacak ve ABD Ordusu’nun kalitesi önemli derecede yükselecektir. Yazar, yeni askere alma modeli içerisinde, üst sosyal tabakadan vatandaşların kısa süreli bile olsa askere alınmasının askerliğe olan ilgiyi artıracağını ve bunun toplumsal avantajlar yaratacağını vurgulamaktadır.69
ABD Ordusu’nun profesyonel askerlik sistemini ve bu sisteme geçişi tam anlayabilmek için Vietnam savaşı sonrası toplum ordu ilişkilerine de bakmak gerekmektedir. Vietnam savaşı sonrasında ordu-toplum ilişkisinde kültürel farklılaşma ve kopukluğun ortaya çıktığı ve müteakiben zorunlu askerliğin terk edildiği görülmektedir.70 Vietnam savaşı sonrası yapılan ordu eleştirileri ile Türk Ordusunun terörle mücadele sürecine dönük, özellikle son dönemde getirilen eleştirilerin benzerlikler noktasında analiz edilmesi de gerekmektedir. Çünkü ABD Ordusunun 1970’lerin başında yaşadığı yapısal değişimi ve bu konudaki kamuoyu tepkilerini Türkiye bugün yeni tartışmaktadır ve Türkiye’nin önünde askerlik modeli noktasında ders alabileceği pek çok örnek bulunmaktadır.
70 Richard M. Wrona Jr. ‘‘A Dangerous Separation The Schism between the American Society and Its Military’’, American Peace Society, Vol. 169 No. 1, Summer 2006 s.28.
71 Charles Moskos, "Time to Bring Back the Draft?"American Enterprise Online, December 21, 2001. Congressional Digest, September 2006 içinde özet, s.220-222.
72 Christopher Briem, ‘‘A 21st-Century Draft Will Not Work’’ Proceedings, September 2002.
73 Stephen E. Ambrose, ‘‘The End Of The Draft, And More’’ Natıonal Revıew/Augus R 9, 1999.
74 Christopher D. Van Aller, ‘‘The Culture of Defense’’, Lexington Books, 2001. Aktaran; , Charles Moskos, book review, US Army War College, 00311723, Fall2001, Vol. 31, Issue 3.
75 Charles Moskos, “Reviving the Citizen Soldier”, Public Interest, 147, Spring 2002.
76 Charles Moskos, a.g.e.
Moskos tarafından ABD’nin tam gönüllü ordu sistemine (all-volunteer force) getirilen eleştirilere ve zorunlu askerliğe yeni bir model üzerinden dönüş önerilerine71 rağmen; Briem mevcut askerlik sistemi ile dünyanın en güçlü ordusu haline gelen ABD Ordusunun askerlik sistemi ile ilgili tüm problem tespitlerini doğru bulmakta; ancak, zorunlu askerlik sistemine dönüşü bu toplumsal problemlerin çözümünün bir parçası olarak görmemektedir.72
Hiç kimsenin zorunlu askerliğe dönüşü tavsiye etmediğine vurgu yapan Ambrose de, Moskos’a benzer şekilde, yüksek ücretle tüm lise mezunlarının en az bir yıl süreyle askere alınması durumunda, ülkenin yokluğunu hissettiği vatanseverlik duygusunu tekrar kazanacağını söylemektedir.73 Van Aller de, vatandaş-asker konseptinin çağdaş bir modelinin oluşturulabileceğini ve bu modelde vatandaş-asker ile profesyonel rütbelilerin uyumlu bir çift halinde çalışabileceğini söylemektedir.74
Askerlik Modelleri ve Savaş Zayiatlarının Toplumsal Kabulü:
Moskos’a göre, ayrıcalıklı sınıfların da askere alındığı savaşlarda zayiatların halk tarafından kabul derecesi yükselmektedir. 300.000 Amerikalının kaybedildiği II. Dünya Savaşında sağlıklı tüm erkek bireylerin orduda hizmet etmesi nedeniyle kayıplar toplum tarafından kabul edilmiştir. Halk tarafından fazla kabul görmeyen Kore Savaşında kaybedilen 33.000 kişi için de aynı şeyler söylenebilir. Ancak 47.000 kişinin kaybedildiği Vietnam savaşında ve kayıpların çok daha düşük olduğu Irak ve Afganistan Harekâtlarında zayiatların kabul derecesinin, ayrıcalıklı sınıfların askerlikten bir şekilde kaçınması nedeniyle azaldığı dikkati çekmektedir. 75
Günümüzde ABD Ordusu’nun farklı görevlerdeki kayıplarına toplumun tepkisinin temelinde, azalan doğum oranı ve küçülen aile yapılarının da olduğu ifade edilmekle birlikte; bu tepkinin ayrıcalıklı sınıfların da askere alındığı bir zorunlu askerlik uygulamasında çok daha düşük olacağı vurgulanmaktadır. Bu anlamda, gönüllü kuvvetlerden oluşan orduların zayiat verdikleri sürece, halk tabanlı tepkilerin de etkisiyle, etkin olmayan güçler olarak algılanacağı ve kurumsal güvenirliklerinin azalacağı söylenmektedir.76
Türkiye’de terör nedeniyle verilen zayiatlara karşı gösterilen kamuoyu tepkilerinin temelinde, ABD Ordusu için yapılan eleştirilerden farklı olarak, İki temel faktör bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi; zorunlu askerlik statüsünde askere alınan gençlerin terörle mücadele için uygun kişiler olmamasıdır. İkincisi ise; terör nedeniyle kaybedilen erbaş ve erlerle birlikte rütbeli personelin de orta ve alt sosyal sınıflara mensup olmasıdır. Türkiye’de üst sosyal tabakalarda bulunan ailelerin çocukları eğitimli olmaları nedeniyle uzun dönem askerlik yapmamaktadırlar. Bunlardan kısa dönem ve yedek subay olarak askere alınanlara ayrıcalıklı davranıldığı yönündeki iddialar ise, zorunlu askerlerin terörle mücadelede yetkinlik sorunuyla birleşince, ‘‘vatan sağ olsun’’ diyen pek çok insanı mevcut sistemi sorgular hale getirmiştir.
Zorunlu Askerlik Modellerinin Olumlu ve Olumsuz Yönleri:
Zorunlu askerlik uygulaması ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, uygulama ile ilgili olumlu algılardaki benzeşmenin de altını çizmek gerekmektedir. Leander, zorunlu askerliğin sosyal entegrasyona katkısı anlamında yarattığı olumlu algıları şu şekilde sıralamaktadır:77
77 Anna Leander, ‘‘Drafting Community: Understanding the Fate of Conscription’’ Armed Forces & Society/Summer 2004, p.573-577.
i. Kişilere toplumun diğer kesimlerini ve onların farklı düşüncelerini tanıma imkânı vermektedir. Kişilerin yaşamın gerçeklerini, hiyerarşileri ve kendi yaşam alanı dışında var olan sosyal yaşamı ve problemleri görmesini mümkün kılarak daha sıkı bağları olan bir toplum inşasına yardım etmektedir.
ii. Kişilerin görev yaptıkları bölgelerdeki geleneklere ve sosyal faaliyetlere katılımlarını sağlamakta ve hatta buralardan evlenerek farklı bölgeler arası sosyal bağları kuvvetlendirmekte ve ülke içindeki sosyal mobiliteyi (hareketlilik/yer değiştirme) yükseltmektedir.
iii. Askerde kazandığı veya geliştirdiği yetenek ve bilgisini sivil işinde kullanma imkânı sunabilmekte ve İnsanlara yeni bir kariyere başlama fırsatı yaratabilmektedir.
iv. Askerlere uğrunda canını verebileceği değerlere saygı ve sadakat duygusunu
kazandırmaktadır.
Zorunlu askerlik sistemlerinin yarattığı olumsuzluklar ve dezavantajlar konusunda tespitlerde bulunabilmek için, Avrupa orduları temelinde kısaltılarak yeniden yapılandırılan modellerden daha çok, Türkiye, İran, Mısır, Güney Kore vb. ülkelerin kitle ordu modellerine bakmak gerekmektedir. Bu ülkeler temelinde yapılacak tespitlerin de her ülke için geçerli ve aynı oranda etkili olmayacağını hatırlatmak gerekmektedir. Zorunlu askerlik sistemlerinin yarattığı
olumsuzluklar genel hatları ile şu dört başlıkta sıralanabilir:
i. Kişilerin askeri eğitim ve yeterlilikleri temelinde ortaya çıkan kurumsal etkinlik
(savaşabilirlik) problemleri.
ii. Kişilerin uzun süre silâh altında tutulması nedeniyle oluşan bireysel ve ailevi mağduriyetler.
iii. Demokrasi ve kişisel hak arama mekanizmalarının fazla gelişmediği ülke ordularında karşılaşılan hak ihlalleri ve mağduriyetler.
iv. Çok fazla kişinin uzun süre silâh altında tutulması nedeniyle oluşan, işgücüne dönük ülke temelindeki ekonomik kayıplar.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***