26 Şubat 2019 Salı

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 10

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN 
DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 10



5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 1 l/D maddesindeki düzenleme belli şartların 
gerçekleşmesi ve ilgili Vali yada Valilerin talep etmesi halinde askeri birliklerin iç güvenlik hizmetinde'geçici olarak kullanılmalarına ilişkin esasları düzenlemektedir. Dolayısıyla 5442 sayılı Kanunun İl/D maddesi gereğince Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında 1997 yılında imzalanan Protokol ve bu protokol gereğince Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan EMASYA Direktifi, ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak bir sistemi öngörmekte  dir. 

Ancak Batman, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa ve Van illerinde J.Gn.K.hğı birliklerinin iç Güvenlik Harekatının yürütülmesi ile ilgili konularda Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerine bağlı olarak hizmet verdikleri ve bu durumun belli bir zamana has, anzi bir durum olmadığı, süreklilik arzettiği anlaşılmaktadır. Bölgede OHAL uygulamasının ve OHAL Bölge Valiliğinin kaldırılmış olmasına rağmen belli illerde bölgesel nitelikli bu uygulamanın devam etmesi ve iç güvenlikten Kara Kuvvetleri Komutanlığının sorumlu obuası, aynca Van, Hakkari, Şırnak ve Sürt illerinden sorumlu Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığının varlığını devam ettiriyor obuası, polis bölgesi dışındaki alanlarda iç güvenlik hizmetini İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olarak sunan Jandarma Genel Komutanlığı ve bağlı birlikleri acısından olduğu kadar emniyet ve asayişten birinci derecede sorumlu olan Valiler açısından da yetkisini kullanamama sonucunu doğurmaktadır. Hakkari İl Jandarma Komutanının iç güvenlik hizmeti sunarken, Hakkari'deki Tugay Komutanına, Van'daki Asayiş Kolordu Komutanına, Malatya'deki 2 nci Ordu Komutanına ve Kara Kuvvetleri Komutanına bir şekilde bağlı olarak hizmet vermesinin pratik bir yaran olmadığı 
düşünülmektedir. İl Valisinin, Jandarma Genel Komutanlığının, İçişleri Bakanlığının pasifize edildiği bu sistemin devamında kamu yaran olmadığına inanılmaktadır. 
İl Jandarma Komutanlıklarının, İl Emniyet Müdürlükleri gibi mülki hizmetler 
açısından doğrudan İl Valisine bağlı olarak hizmet sunması esasına aykın olan tüm uygulamaların ivedi olarak gözden geçirilmesi ve kaldırılması, jandarmanın tarihten gelen misyonu çerçevesinde askeri hizmetler hariç başka Kuvvetlerin etkisinden çıkarılarak, Genel Komutanının kendi hiyerarşisi içinden çıkacağı bir yapıya kavuşturulması gerektiğine inanılmaktadır. 

Kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarla, kentlerde yaşayan vatandaşların iç güvenlik hizmetlerini neredeyse birbiriyle hiçbir benzerliği olmayan farklı iki kurumdan (Emniyet- Jandarma) alıyor olmalarının mantıklı bir izahı yapılamamaktadır. Kurumsal ve mesleki taassupların bir yana bırakılarak iç güvenlik hizmetlerinin İçişleri Bakanlığına bağlı tarihi geçmişi ve birikimi olan polis, jandarma ve sahil güvenlik birimleri tarafından başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın aynı şartlarla yürütülmesinin sağlanması konusunda gerekli 
yasal altyapı oluşturulmalıdır. 

Bu alandaki konuların açıkça konuşulamıyor, tartışılamıyor olmasının sorun olmadığı manasında yorumlanmaması gerektiği, sivil, askeri ve siyasi otoritelerin bir araya gelerek iç güvenlikle ilgili sorunları ayrıntılı olarak masaya yatırması gerektiği, AB uyum sürecine uygun tedbirlerin gecikmeksizin alınması gerektiği değerlendirilmektedir. Tüm bunların dışında; olağanüstü ve sıkıyönetim dönemleri hariç, olağan dönemlerde, iç güvenlik konusunda ülkenin bir yöresinde veya tamamında sürekli veya geçici olarak Genelkurmay Başkanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının doğrudan görev üstlenmesi gerektiği konusunda bir zorunluluk ve/veya siyasi irade varsa, yasa koyucunun bu yönde 
hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde Kanuni bir düzenleme yapmasının da bu konudaki tartışmaları ve çekişmeleri ortadan kaldırmak açısından yararlı olacağı değerlendirilmektedir. 

14- İçişleri Bakam onayı üzerine Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı Mülkiye 
Müfettişleri marifetiyle Jandarma Genel Komutanlığı mülki iş ve işlemleri ile Emniyet Genel Müdürlüğü iş ve işlemlerinin denetlenmesi esastır. Ayrıca, Valilerinde 2803 sayılı Kanun gereği görev yeri Jandarma Teşkilatının mülki iş ve işlemlerini denetleme görevleri bulunmaktadır. Mülkiye Müfettişleri denetimlerini Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan teftiş programına uygun olarak yürütmektedirler. Gerek anılan mevzuat gerekse söz konusu teftiş programlarında Müfettişlerin anılan kuruluşların istihbarat iş ve işlemlerinin 
denetlemeyeceği yönünde bir hüküm yer almamakta ise de, uygulamada genel teftişlerde istihbarat hizmetlerinin denetlenemediği bilinmektedir. Bu durumun gerekçesi açık değildir. 

İçişleri Bakanının bu birimlerin teftişi için özel onay vermesi gerektiği ifade edilmektedir. Komisyonumuzun 07.03.2006 tarih ve A.01.1.GEÇ.10/322, 323,324-182   sayılı yazısı ile, Hakkari Valiliği'nden; 2004-2005 yıllarında Hakkari Valileri ya da görevlendirdiği Vali Yardımcıları tarafından istihbarat hizmetleri de dahil olmak üzere Hakkari İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü iş ve işlemlerinin denetlenip denetlenmediği sorulmuş, Hakkari Valiliğince gönderilen 31.03.2006 tarih ye 773 sayılı yazıda, 2004-2005 yıllarında Hakkâri Valisince Yüksekova, Şemdinli, Çukurca İlçe Emniyet Müdürlükleri ve Atatürk Polis Merkezinin muhtelif tarihlerde denetlendiği ancak istihbarat iş ve işlemlerinin denetlenmediği, Hakkari İl Jandarma Komutanlığının ise mülki görev iş ve işlemleri ile istihbarat hizmetlerinin denetlenmediği belirtilmiştir. 

03.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5397 sayılı Kanunda ise açıkça, suç işlemeyi önlemeye ilişkin iletişimin dinlenmesi, teknik takip v.b konuların diğer görevliler yanında ilgili Bakanlık -ki burada ilgili bakanlık anılan kurumlar bakımından İçişleri Bakanlığı 'dır teftiş elemanları tarafından da denetleneceğini amir bulunmaktadır. 
Zikredilen durum muvacehesinde, Jandarma ve Emniyet İstihbarat birimlerinin 
değinilen elemanlarca denetlenememesi olgusunun; kurumların istihbarat usul ve yöntemlerinde ortak hareket etmelerine, olası kanuna aykırı uygulamaların önlenmesine, mevzuata aykırı işlem tesis edenlerin ortaya çıkarılmasına hizmet etmeyeceği aşikardır. Jandarma ve Emniyet teşkilatlanna tanınan istihbarat görev ve yetkisinin amaca uygun, yasal sınırlar içinde davranmaları, kendilerine tanınan kanuni çizgi dışına taşmamaları, muhtemel suç işleme zeminin etkisiz kılınmasının bir önemli ayağını oluşturan, adeta erken uyan sistemi gibi işlev görebilecek etkin ve verimli denetim mekanizmaları aracılığıyla mümkün 
olabilecektir. 

Avrupa Birliği Komisyonu' nun Türkiye 2005 yılı İlerleme Raporunda; 

"Jandarma, askeri görevleri itibariyle Genelkurmay Başkanlığına, kolluk kuvveti işlevi itibariyle İçişleri Bakanlığına bağlıdır. İç güvenlik politikası üzerinde tam sivil denetim sağlanması için, İçişleri Bakanlığının, valilerinin ve kaymakamların Jandarma üzerindeki denetimi güçlendirilmelidir." hususuna vurgu yapılmaktadır. 

Belirtilen nedenle, Jandarma ve Emniyet İstihbarat birimlerinin iletişimin dinlenmesi dahil, tüm istihbarat iş ve işlemlerinin; İdarenin tesis ettiği işlemlerde kamu yararının esas alınması, "kanuni idare" ilkesinin hakim olması bakımından mevzuatla görevli ve yetkili kılman denetim elemanlarınca denetlenmesi konusunda, İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık Makamınca gerekli tedbirlerin alınması lüzumu değerlendirilmeli, 2803 sayılı Kanun ile Valilere, mülki teşkilata tabi jandarmanın mülki görevleriyle ilgili eylem ve işlemlerini 
denetleme ve teftiş etme yetkisi tanıyan hükmü Kaymakamlara da teşmil edilmeli, ayrıca Vali ve Kaymakamların Jandarma personeli üzerinde sicil, disiplin, izin gibi konulardan kaynaklanan sorunların giderilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. 
15- Şemdinli ve Yüksekova'da meydana gelen olaylar sırasında belediye başkanları ile yerel politikacıların, bazı avukatların her aşamada çok etkin olduktan, adeta bir uzlaşmacı rolüne büründükleri, başta Hakkari Valisi olmak üzere yöneticilerin de bu gelişmeyi teşvik ettikleri, kamu idarecilerinin toplumun tüm kesimleriyle işbirliği yapmaları, uyum içerisinde iş ve işlemlerini yürütmelerinin genelde arzu edilen bir durum olduğu, toplumu yönlendirme 
gücüne sahip olan milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il genel meclis üyelerinin, muhtarların, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, halkın değer verdiği avukat, doktor gibi kişilerin kamu idaresine yakın olmalarının, aslında arzu edilen ve teşvik edilmesi gereken bir durum olduğu, 

Ancak, Şemdinli'deki gelişmeleri salt bu mantık içinde ele alarak mazur görmenin mümkün olmadığı, meydana gelen bombalama olayına ilgili kurum ve kuruluşların müdahale etmesine ve gereğini yapmasına bile fırsat tanımadan, Devletinin kurum ve kuruluşlarını hedef alan, mer'i mevzuata göre açıkça suç teşkil eden toplumsal eylemleri ardı ardına işleyen, bunları yönlendiren ve büyük ihtimalle terör örgütünün uzantısı konumundaki kişilere müdahale edilememesi nin, hatta bu konudaki acziyeti gösterir şekilde yerel bazı kişilerle irtibata girilerek yardım istenmesinin, belli bir alanın tamamen boşaltılmasının, bu kişilerin söz vermelerine ve iyi niyetlerine bağlı olarak resmi işlemlerin yapılması gibi bir sürece girilmesinin, aslında güvenlik güçlerinin alması gereken bazı tedbirleri vatandaşların veya belediye başkanına bağlı olduğu söylenen kollarında kırmızı şerit bulunan kişilerin almasının ve bundan yarar umulmasının terör örgütünün bölgedeki yeni stratejisine yardımcı olmaktan öte bir anlamı olmayacağı, ayrıca bu uygulamalarla bundan sonra da bölgedeki halkın 
kışkırtılması ve galeyana getirilmesi halinde müdahale etmesi gereken kamu kurum ve kuruluşlarının değil, yöredeki politikacıların ve örgütün milis güçlerinin sözleri ve talimatlarının etkili olacağının da zımnen kabul edildiği, Şemdinli olayları sırasında ki problemlerin sevk ve idare konusundaki yetersizlikten 
kaynaklandığı, Devletin bölgedeki polis ve asker gücünü en geç iki saat içerisinde ilçeye intikal ettirebilecek güce sahip olduğu, dolayısıyla Şemdinli'de yaklaşık bir hafta süreyle Devlet hakimiyeti tesis edilememesinin imkansızlıkla izah edilecek bir tarafı olmadığı, idarecilerin sorunlarla karşılaştıkları her fırsatta yerel politikacıların yardımına müracaat etmeleri halinde günün birinde bu kişilerin yardımından yoksun kalınabileceğini veya açıkça karşı tarafla yer alabileceklerini de düşünmeleri gerektiği, Yukarıdaki bu değerlendirmeden, toplumsal olaylara Devletin bütün gücüyle karşı durması, güvenlik kuvvetlerinin çok sert tedbirler alması, kınp dökmesi gerektiği gibi bir sonucun da çıkmaması gerektiği, gerek polis ve jandarma, gerekse yardım talep edilmesi halinde diğer askeri birliklerimizin mevcut mevzuata uygun olarak çıkabilecek olayları  önleyebilecek nitelik ve niceliğe sahip olduğu, teknik donanımlarının da bunun için yeterli olduğu,Yapılması gerekenin, yasal sınırlar içerisinde ve kararlılıkla sorunların üzerine gidebilecek, aynı anda Devletin gücünü ve şefkatini gösterebilecek inisiyatif sahibi sivil idarecilerin bölgede çalışmasına imkan verilmesi olduğu değerlendirilmiştir. 

16- Şemdinli Üçe girişindeki Polis Noktasına, 9 Kasım 2005 günü saat 16:00 civarında anılan noktaya kalabalık tarafından taşlı, sopalı, silahlı saldın yapıldığı, burada bulunan Polis Memurlarınca İlçe Emniyet Müdürlüğünden kuvvet yardımı talep edildiği halde, 17 :00 kadar herhangi bir yardım gönderilmediği, saat 17 :00 sularında Askeri birliğin olay yerine intikali ile burada görevli (4) Polis memurunun kurtarıldığı, Polis Noktasının boşaltıldığı incelenmiştir. 

Hakkari Valisi aynı gün saat 16 sularında Şemdinli İlçesine gelip Taktik Alay 
Komutanlığında Kriz Merkezi oluşturmasına, Kriz Merkezinde İl Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Komutanı gibi Güvenlik Birim amirleri bulunmasına rağmen söz konusu noktaya herhangi bir yardımda bulunulmamış, oradaki 4 Polis Memuru kontrolden çıkmış topluluğun insafına terk edilmiş, Güvenlik Güçlerinin bu derece zayıf duruma düşürülmesine neden olunmuştur. 

Şemdinli Emniyet Müdürlüğünce tutulan tutanaklardan da anlaşıldığı üzere, 09 Kasım 2005 günü terk edilen Polis Noktasının görevlilerce 10 Kasım 2005 tarihinde yandığı görüldüğü halde, olay yerine gidilip görgü ve tespit yapılamadığı, bu işlemin ancak noktanın yandığı tarihten 3 gün sonra yapılabildiği, yeni bir polis noktasının da ancak 17 Kasım tarihinde oluşturulduğu, bu arada polis noktasına yasa dışı bir levhanın bu süre boyunca asılı kaldığı anlaşılmıştır. 

Polis Noktalan İl ve İlçe girişlerinde devletin varlığının algılanmaya başlandığı, 
mahallerdir. İl ve İlçelerin polis noktalan, kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması fonksiyonunun öncüleridir. Bu noktaların herhangi bir nedenle terk edilmesi, boşaltılması, devlet gücünün mevzi kaybetmesi anlamına gelir. Bu noktalan bırakmak sadece sembolik bir güç kaybı manası taşımaz. Güvenlik hizmeti boşluk kabul etmez. İncelenen olayda da olduğu gibi terk edilen Polis noktasına yasa dışı levha konulması bu boşluğun nasıl doldurulduğunun 
ibret verici bir örneğini teşkil etmektedir. 

Hangi düşünceyle olursa olsun, Devletin temel fonksiyonu çerçevesinde sunulan 
güvenlik hizmetlerinin sinir uçlan olan Polis Noktalarının hiçbir tedbir alınmadan 
boşaltılması, bu mahallin Terör Örgütü yanlılarının insiyatifine bırakılması bir güvenlik zafiyeti olarak görülmelidir.

17- 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli ilçesinde Umut Kitap evinde meydana gelen patlamayı protesto etmek amacıyla 15 Kasım 2005 tarihinde Yüksekova da gerçekleştirilen yasa dışı toplumsal gösterilerde hayatım kaybeden üç vatandaşın yalanlan ile gerek Mülkiye müfettişleri ve gerekse Komisyonumuzca yapılan görüşmelerde, ölen şahısların terör örgütü ile aralarında herhangi bir ilişki olduğuna dair bir kanaat edinilememiştir. Kanunda açıkça toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edileceğini öngördüğü, incelediğimiz olayında Yasa dışı toplantı ve gösteri yürüyüşü olduğu, bu gösteri yürüyüşü sırasında Güvenlik Güçlerine ve bunların kullandıkları araç ve gerece karşı, Taşlı, Sopalı, Silahlı saldırıda bulunulduğu, Göstericilerin dağıtılması amacıyla öncelikle ihtar.su panzeri v.b gibi Polisin zor kullanma yetkisinin kademeli olarak işletilmeye çalışıldığı, ancak eylemcilerin gittikçe artan şekilde saldın ve tecavüz niteliğini alan eylemleri, Kalabalığa müdahale eden Polis Panzerinin devrilmesi ile Göstericilerin bu panzere 
yönelerek tahrip etme ve yakma girişiminde bulunmaları, bu eylemleri sırasında PKK Terör örgütünü öven slogan, Döviz, Sözde Bayrak vb hareketleri nedeni ile kontrol edilmesinin, bastırılmasının oldukça zorlaştığı anlaşılmaktadır. Olayların tam bu safhasında bu göstericilerden 3 kişinin açılan ateş sonucu hayatını kaybettiği ortaya çıkmaktadır. Bahse konu 3 kişinin ölümüne yol açan silahla ateşin kim veya kimlerden kaynaklandığı henüz aydınlatılamamıştır. Bu konunun Yüksekova Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda açıklığa kavuşturulacağı tabiidir. Ancak şayet anılan 3 kişinin ölümüne Güvenlik  Kuvvetlerince açılan silahlı ateş sonucunda sebebiyet verilmişse bu durumda Güvenlik Kuvvetlerinin silah kullanma yetkilerinin doğup doğmadığını, doğmuşsa doğrudan öldürmeye mi yoksa etkisiz hale getirmeye yönelik mi ateş edilmesi gerektiği sorununun açığa çıkarılması zarureti doğar. 

Yüksekova Üçe Emniyet Müdürü Ergin İşler, Komisyonumuza 14.03.2006 günü 
verdiği ifade de, 15 Kasımda meydana gelen gösterilere Güvenlik Kuvvetlerince müdahale esnasında kesinlikle silah kullanma talimatı vermediğini ifade etmiş, Komisyonumuzca da olaya müdahale ile görevlendirilen diğer Polis Amirlerinin de böyle bir emir verdiklerine dair her hangi bir bilgi ve bulguya da ulaşılamamıştır. Bu halde ilgili kuvvet amirinin emri obuadan Polisin kendiliğinden ve hedefe doğrudan ateş açtığı yönünde kuvvetli bir şüphenin oluşmasına zemin hazırlanmıştır. Bu olayın gerçekleştirilmesinde Polisin silah kullandığı farz edildiğinde İlçe Emniyet Müdürü ve diğer olaya müdahale eden kolluk amirlerinin izni ve emri obuadan topluluğa silahla ateş açılması cezai ve idari yönden gerekli takibata konu olacaksa da, bu durumun Kolluk amir ve memurları arasında emir komuta ilişkisinde ciddi bir güvenlik zafiyetinin kendini gösterdiğini, güvenlik algılamasında önemli bir sapmayı işaret ettiğini, olabilecek böylesi toplumsal olaylara bir bütünlük içerisinde müdahale edilmesi, sağlıklı tedbir alınıp uygulanması konusunda kriz işaretleri verdiğini belirtmek gerekir. 

Yüksekova'da meydana gelen bu olaylar ölçek alınarak Güvenlik kuvvetlerin 
toplumsal olaylara müdahale etkinliklerinin arttırılması ihtiyacı kendisini şiddetli bir şekilde hissettirmektedir. Bu nedenle Emniyet Genel Müdürlüğünce Polisin toplumsal olaylar konusunda eğitilmesine yönelik var olan Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin yoğunlaştırılması komisyonumuzca tavsiyeye değer görülmektedir. 

18- Hakkari İli Emniyet Müdürlüğünün sorumluluk sahasında 15 Temmuz -17 Kasım tarihleri arasında (4) tanesi D Merkezinde, (6) tanesi Şemdinli de, (8) tanesi de Yüksekova da olmak üzere (18) adet patlama meydana geldiği, bölgede bu kadar patlama meydana gelir iken; 

a-) İl Valiliğince, İl genelinde son dönemde meydana gelen terör olayları konusunda etkili, caydırıcı tedbirler geliştirilemediği, İl genelinde Emniyet görevlilerinin dengesiz dağılımına müdahale edilemediği, Şemdinli olayı ile ilgili olarak İl Valisinin, ilçede kaldığı üç gün içerisinde insiyatifi ele alamadığı, Şemdinli'de ve Yüksekova'da hayatını kaybeden kişilerin cenazelerinin Diyarbakır'dan getirilmesi konusunda gerekli tedbirlerin planlanmaması nedeniyle terör örgütü ve yandaşlarına propaganda yapacakları önemli bir alanın bırakıldığı, Şemdinli'de polis noktasının faaliyete geçirilmesinin 24 saat geciktirildiği, bölgedeki askeri birliklerden 5442 sayılı Kanunun İl/d maddesi çerçevesinde re'sen kuvvet istemekten kaçındığı, bunun yerine çevre illerden ve hatta Ankara'dan takviye emniyet personeli getirmeye gayret ettiği, 

b-) İl Emniyet Müdürlüğünce; 01.06.2005 tarihinden günümüze kadar meydana gelen terör, özellikle bombalama olaylarım Önlenmesi kapsamında, etkili, caydırıcı tedbirler geliştirilmesi konusunda yeterli gayretin gösterilmediği, İl Emniyet Müdürlüğünce diğer istihbarat birimleriyle müşterek olarak herhangi bir istihbarat çalışma yürütülmediği, bu konuda teşebbüste bulunulmadığı, 
Hakkari İl Emniyet Müdürlüğünün C Tipinin C Standartlarına göre kurulmuş olup 
norm kadro çalışmalarına göre (1280) personel ile görev yapılması gerekirken, (996) personel ile görev yapıldığı, (284) personele ihtiyaç duyulduğu, eksik olan personel ihtiyacının giderilmesi için Genel Müdürlük nezdinde etkin bir çalışma yapılmadığı, Hakkari ilinde Emniyet Hizmetleri Sınıfı Personelinin 01.06.2005 tarihi itibari ile il merkezinde (650), Yüksekova İlçe Emniyet Müdürlüğünde (236) ve Şemdinli Üçe Emniyet Müdürlüğünde (54) personel olmak üzere dağılım gösterdiği, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinin Terör geçiş güzergahı, sınır ilçe olmaları ve de örgüt üzerindeki hassas konumlarına rağmen personel dağılımının aşırı dengesiz yapıldığı, Personel dağılımı konusunda Hakkari İl ve İlçe Emniyet Müdürlüklerini 2004 Yılı Yaz Teftiş" Programı çerçevesinde teftiş eden Mülkiye Müfettişlerinin düzenledikleri Teftiş Raporlarında konuya  değinmeleri ne rağmen bu konuda somut çaba gösterilmediği, İlçelerden Komisyonumuza yazılan cevabi yazılarda da ortak olarak personel  eksikliği  nedeni ile önleyici hizmetlerin yeterince yerine getirilemediği ifade edilmesine rağmen personel ihtiyacının giderilmesine yönelik olarak herhangi bir işlem yapılmadığı, önemli patlamaların olduğu Şemdinli ilçesine bomba uzmanı ve ekibi görevlendirilmediği, bu hizmetlerin bir saat uzaklıktaki Yüksekova ilçesinden karşılanmaya çalışıldığı, istihbarata önem verilmesi gerektiği halde Şemdinli'de istihbarat biriminin oluşturulmadığı, 9 Kasım 2005 günü Hakkari'den kara yoluyla hareket eden takviye polis gücünün zamanında Şemdinli'ye giremediği ve gece saatlerine kadar bekletildikten sonra ortalık kısmen yatışınca ilçeye intikallerinin sağlanabildiği, İl Emniyet Müdürlüğü yetkililerininde ilçede olduğu dönemde Şemdinli'deki polis noktasında dört polis memurunun yüzlerce kişinin taşlı sopalı saldırılarına uğraması sırasında polis memurlarının sürekli yardım çağrılarında bulunmalarına rağmen yardıma gidilmesinin organize edilmediği, olaylar sırasında İl Emniyet Müdürünün kendisi ilçede olmasına rağmen Emniyet Müdürlüğüne gidip olaylara müdahale etmek yerine Taktik Alaydan olayları takip etmeyi yeterli gördüğü, 

c-) Şemdinli İlçe Emniyet Müdürünce; İl Emniyet Komisyonu toplantılarında Bölgede olması muhtemel terör olaylarına yönelik alman istihbarı bilgiler ve bu olayların önlenmesine yönelik belirtilen tedbirler, aynca ilçe Kaymakamlığının İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazdığı 06.07.2005 tarih ve bila sayılı yazısı ile " Şemdinli ilçe merkezinde değişik tarih ve zamanlarda ilçe nüfusuna kayıtlı olmayan şahısların geliş gidiş yaptıkları,özellikle de şehir içerisinde araç ile dolaştıkları bahse konu şahısların terör örgütü mensubu olacakları  değerlendirildiği, bu nedenle ilçe merkezinde gerekli emniyet tedbirleri alınarak özellikle kimlik kontrolüne dayalı uygulamalara ağırlık verilmesi, sahte nüfus cüzdanı ile dolaşan terör örgütü mensuplarının olabileceğinin değerlendirildiği ve gerekli çalışmaların yapılması" emri olmasına rağmen, 


11. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 9

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN 
DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 9




13- a) 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun İl/D maddesi gereğince; "Valiler, ilde 
çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleriyle bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığınm sınır birlikleri dahil olmak üzere en yakın 
kara, deniz ve hava birlik komutanlığından mümkün olan en hızlı vasıtalar ile müracaat ederek yardım isterler. Bu durumlarda ihtiyaç duyulan kuvvetlerin İçişleri Bakanlığından veya askeri birliklerden veya her iki makamdan talep edilmesi hususu, yardım talebinde bulunan vali tarafından takdir edilir. Valinin yaptığı yardım istemi geciktirilmeksizin yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek sonradan yazılı şekle dönüştürülmek kaydıyla sözlü olarak yapılabilir. 

Vali tarafından askeri birliklerden yardım istenmesi halinde; muhtemel olaylar için istenen askeri kuvvet, valinin görüşü alınarak olaylara hızla el koymaya uygun yerde, cereyan eden olaylar için ise olay yerinde hazır bulundurulur. Olayların niteliğine göre istenen askeri kuvvetin çapı, vali ile koordine edilerek askerî birliğin komutam tarafindan, görevde kalış süresi, askerî birliğin komutam ile koordine edilerek vali tarafından belirlenir. Askeri kuvvetin müstakilen görevlendirilmesi durumunda; verilen görev askeri kuvvet tarafından 
kendi komutanının sorumluluğu altında ve onun emir ve talimatlarına göre Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda belirtilen yetkiler ile kolluk kuvvetlerinin genel güvenliği sağlamada sahip olduğu yetkiler kullanılarak yerine getirilir. Güvenlik kuvvetleri ile yardıma gelen askeri kuvvet arasında işbirliği ve koordinasyon, yardıma gelen askeri birliğin komutanın da görüşü alınarak vali tarafından tespit edilir. Ancak, bu askeri birliğin belirli görevleri jandarma ya da polis ile birlikte yapması halinde komuta, sevk ve idare askeri birliklerin en kıdemli komutanı tarafından üstlenilir. Birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili 
valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülür. 

Bu esasların uygulanmasında, işbirliği ve koordinasyon sağlamak amacıyla gerekli görülen hallerde İçişleri Bakanı ilgili valilerden birini geçici olarak görevlendirir..." 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu "1 l/D Maddesi" nde düzenlenen aynı il ve birden fazla ili içine alan olaylarda valinin askeri kuvvet istemine ilişkin esasları belirlemek üzere Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında kısaca ( EMASYA PROTOKOLÜ) olarak adlandırılan 07.07.1997 tarihinde (27) madde olarak imzalanmıştır. Protokolün amacı; bir veya birden fazla ilde çıkan veya çıkabilecek olaylarla ilgili olarak valilerin isteği üzerine askeri birlik tahsis edilmesi durumunda, güvenliğin, asayiş ve kamu düzeninin sağlanması ve terörle mücadelede; askeri birlikler ile kolluk kuvvetleri arasında; 

a. Kuvvet kullanılması, 
b. Kuvvet kaydırılması, 
c. Emir komuta ilişkileri, 
d. işbirliği ve koordinasyon, 
e. Gerekli görülen diğer hususları, Belirlemek, Uygulanacak Yöntem ve 
alınacak Tedbirleri ortaya koymaktır. 

Protokol, toplumsal olayların önlenmesinde ve kamu düzeninin sağlanmasında, 
mülki amirler (Vali ve Kaymakamlar), EMASYA Komutanlıkları (EMASYA Bölge 
komutanlıkları, EMASYA Tali Bölge Komutanlıkları, EMASYA Birlik Komutanlıkları), kolluk kuvvetleri (Jandarma, Polis, GKK, Özel Güvenlik Birimleri) ve askeri birlikler ile bunlar arasındaki yetki, görev ve sorumluluklar ile müştereken uygulanacak tedbirleri kapsamaktadır. 

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu 11/D maddesinde, Kanun koyucu, Valilere ilde 
çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetlerinden yardım istemesi konusunda Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından bu hususun bir esasa bağlanmasını öngörmemiş, ancak birden fazla ili içine alan olaylarda ilgili valilerin askeri birliklerden yardım istemesi halinde bu hususun Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülmesini hükme bağlamıştır. 
Kanunun bu açık hükmüne rağmen belirtilen protokol, birden fazla ili içine almayacak sadece bir ili ilgilendirecek olaylar içinde düzenleme getirmiştir. Söz konusu protokolün öngördüğü hususları daha yakından incelemenin, Vali-askeri kuvvet isteme, terörle mücadele ilişkisini aydınlatmaya katkısı olacaktır: 
Valilerin askeri makamlardan yardim istemesi 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 
1 l/D maddesi ile düzenlenmiştir.Burada yer alan "askeri kuvvet" tabiri, Valinin emri altında bulunan kolluk yani "polis ve iç güvenlikten sorumlu Jandarma birlikleri " dışında kalan Türk Silahlı Kuvvetlerinin hava, kara, deniz birliklerini ifade etmektedir. Bu fikra 18.06.1949 tarihinde yürürlüğü girdikten sonra iki defa değişikliğe uğramıştır. Maddenin ilk halinde, valilere il içindeki kolluk kuvvetleriyle bastırılamayacak olağanüstü ve ani hadiselerin cereyanı karşısında en yakın askeri kuvvet komutanından yardım istemesi düzenlenmiştir. 
Daha sonra 19.12.1980 gün ve 2261 sayılı Kanunla 5442 sayılı Kanunun İl/D 
fıkrası biraz daha ayrıntılı hale getirilmiştir. Bu değişiklik de özü itibariyle ilk düzenleme ile paralellik arz etmektedir. Valilere ilk düzenlemeye ilave olarak, il içinde çıkabilecek toplumsal olayların emrindeki kolluk kuvvetleriyle önlenmesine imkan bulunamayacağı hallerde de en yakın askerî kuvvet komutanından yardım istemesi imkanı sağlanmıştır. 

Kanunda 29.08.1996 gün ve 4178 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle bu defa madde kapsamı, hem yardım istemeyi gerektirecek hallerin niteliği, hem de uygulama alanı olarak genişletilmiştir. 

Bu düzenleme ile valilere ilde çıkabilecek veya çıkan "olaylar"ın emrindeki 
kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmeme halinde yardım isteme yetkisi tanınmıştır. Ancak, olay kavramının kapsamı ne madde gerekçesinde, ne de genel gerekçede açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu değişikliğe ilişkin Başbakanlık yazısı 27.08.1996 tarihli olup, Tasarı "Genel Gerekçesi"nde, 
"Milli Güvenlik Kurulunun 26.10.1995 tarihli toplantısında alınan "Olağanüstü halin daraltılması veya kademeli olarak kaldırılması durumunda ihtiyaç duyulan yasal ve idari tedbirler" konusundaki 386 sayılı Karar uyarınca Ü İdaresi Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Kuvvetli Tayın Kanunu, Er Kazanından İaşe Edileceklere İlişkin Kanun, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Kimlik Bildirme Kanununda değişiklik yapılması ihtiyacı gündeme gelmiştir. Tasarı bu amaçla hazırlanmıştır." denilmiştir. 

Tasarının 28.08.1996 tarihinde İçişleri Komisyonunda görüşülmesi üzerine, İçişleri Komisyonu Raporunda da 'Tasan olağanüstü hal durumunun kaldırılmasıyla ortaya çıkabilecek yasal boşluğu doldurmaya çalışmaktadır..." şeklinde ibareler yer almıştır. 

Bu ifadelerden, valilerin yardım istemesine İlişkin olaylardan, öncelikle olağanüstü hal uygulamasının varlık sebebi olan terör olaylannın kastedildiği anlamı çıkmaktadır. Nitekim İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında düzenlenen 07.07.1997 tarihli Protokolün 4. maddesinde "Olaylar" kelimesi, "Her türlü terör ve toplumsal olaylar" şeklinde tanımlanmıştır. 

Diğer taraftan, birden fazla ili içine alan olaylarda işbirliği ve koordinasyonun 
sağlanması ve aynca olayların faillerini yakalamak amacıyla komşu devletlere sınır ötesi harekat yapma hususu ile de maddenin fiziki uygulama alanı genişletilmiştir. 

Belirtildiği gibi, 5442 sayılı Ü İdaresi Kanununun İl/D. maddesinin uygulanmasına yönelik olarak İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında 07.07.1997 tarihli "Protokol" düzenlenmiştir. 

Protokolün 1. maddesinde, bu Protokolün amacına ilişkin olarak, bir veya birden 
fazla ilde çıkan veya çıkabilecek olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine askeri birlik tahsis edilmesinden söz edilmiştir. Halbuki, 5442 sayılı Kanunun 4178 sayılı Kanunla değişik halen yürürlükte olan son halinde, "...Birden fazla ili içine alan olaylarda, ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya farklı askeri birlik komutanlıklarından kuvvet tahsis edilmesi durumunda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri 
ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tararından belirlenecek esaslara göre yürütülür..." hükmü yer almaktadır. Bir il içerisinde meydana gelen ya da gelebilecek olaylarda valilerin yardım istemesi ve askeri kuvvet komutanlıklarının yardım etmekle yükümlü olduklarına ilişkin hususlar Kanunda açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle, Protokol, 5442 sayılı Kanun'un öngörmediği bir düzenleme getirmektedir. 

Protokolün 5. maddesiyle, terör ve toplumsal olayları değerlendirmek, kullanılacak kolluk kuvvetlerini düzenlemek, olaylara müdahale yöntemlerini belirlemek, kesintisiz koordinasyon ve işbirliğini sağlamak maksadıyla, il ve ilçe bazında "İl ve İlçe Güvenlik ve Koordinasyon Komisyonları" ihdas edilmiş, bu Komisyona ayda bir defa olağan, gerekli görülen hallerde olağanüstü toplanarak, ilin güvenlik durumunun değerlendirmesini yapma misyonu yüklenmiştir. 
İl Güvenlik Koordinasyon Komisyonunun vali, garnizon komutanı veya temsilcisi, il emniyet müdürü, il jandarma komutanı, MİT temsilcisi ve gerekli görülen diğer ilgililerden teşekkül etmesi öngörülmüştür. İlin emniyet ve asayişinden Vali sorumlu olduğuna ve 5442 sayılı Kanunda da böyle bir komisyon kurulması öngörülmediğine göre, bu Komisyonların halen faaliyette bulunmasının yasallığı tartışmalı bulunmaktadır. Protokolün 6. maddesinde, yardım isteyecek makam olarak "mülki amirler" tabiri kullanılmıştır. Bilindiği gibi İl İdaresi Kanunu bu yetkiyi valiye vermiştir. 

Diğer taraftan aynı maddede, yardım isteme talebinin İl ve İlçe Güvenlik 
Koordinasyon Komisyonunda değerlendirilmesi ve yapılan durum değerlendirmesi neticesinde yardım zorunlu görülür ise yardım yapılması düzenlenmiştir. Halbuki, 5442 sayılı Kanunun İl/D maddesi, valinin duruma göre sözlü ya da yazılı olarak yardım talebinde bulunması halinde bu talebin geciktirilmeksizin yerine getirilmesi hükmünü amirdir. Dolayısıyla, valinin talebini yine onun başkanlık ettiği bir komisyonda değerlendirmek ve zorunlu görülürse yerine getirmek gibi bir düzenleme kanunun hem lafzına, hem de ruhuna 
açıkça aykırılık teşkil etmektedir. 

Protokolün 7. maddesinde, mülki amirler tarafından önceden yapılacak planlama ve hazırlıklarda, kolluk kuvvetlerinin kullanılmasına ilişkin esaslar, muhtemel kullanma planlan ve muhabere irtibatlarının, EMASYA Komutanlıkları ile yeterli bir zaman önce koordine edilmesi ve bu planların muhtelif senaryolara göre prova edilmesi düzenlenmiştir. Valilerin emrindeki genel kolluk mensuplarının kullanılmasına ilişkin planların askeri makamlara verilmesi hususu 5442 sayılı Kanunda yer almamaktadır. Valinin emrindeki kolluk mensuptan ile olaylara müdahalesi asıl ve askeri kuvvet kullanılması arızi olduğuna göre, böyle bir düzenleme kanuna aylandır. Yine benzer şekilde 16. maddede de bu defa EMASYA Planlarının uygulanması hususunda seminerler düzenlenmesi öngörülmüştür. Ancak, cümlenin başlangıcında bu işlemlerin mülki makamların koordinatörlüğünde yapılacağı belirtildiği halde, cümlenin sonunda EMASYA Komutanlıklarının koordinatörlüğünde yapılacağına yer verilmiştir. 

Uygulamada planlann uygulanmalan ve seminerler, EMASYA Komutanlıklannın 
koordinatörlüğünde yapılmaktadır. Kanun yardım isteme konusunda valiyi, yardım etme konusunda da askeri kuvvet komutanlarım yükümlü kıldığına göre, bu seminerin de yine valinin isteği ve planlaması doğrultusunda yapılması uygun olacaktır. Protokolün 9. maddesinde, toplumsal olayların genişlemesi halinde İl ve İlçe Güvenlik Koordinasyon Komisyonlannih ivedilikle toplanması, EMASYA Komutanlıklarının olayları takip etmesi, olayların gelişmesini değerlendirmesi ve gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için olaylara doğrudan müdahale etmesini düzenlemiştir.Bu madde Kanuna açıkça aylandır. Valinin yardım isteme talebi olmadan hiçbir makamın kendiliğinden harekete geçmesi mümkün değildir. 

Protokolün 19. maddesinde, birden fazla ili içine alan olaylarda, iller arasında kuvvet kaydırması ve kullanılması, emir - komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususların uygulanmasını sağlamak üzere ilgili valilerden birisinin İçişleri Bakam tarafından koordinatör vali olarak görevlendirilmesi düzenlenmiş, koordinatör valinin EMASYA  Komutanlıklarından yardım istemesi öngörülmüştür.   
Yine benzer şekilde Protokolün 12. maddesinde de koordinatör valinin EMASYA Komutanlıklarından yardım istemesi hususuna yer verilmiştir. 

5442 sayılı Kanun birden fazla ili içine alan olaylarda geçici olmak kaydıyla valilerden birisine koordinasyon görevini üstlenmek görevi vermiştir. Kanunda bu konumda olan valilerin yardım isteyeceğine dair bir husus yer almamaktadır. Böyle bir düzenleme koordinasyonu sağlamakla geçici olarak görevlendirilen bu valileri, daimi görev icra eden OHAL Bölge Valisi konumuna getirir. 

Protokolün 20. maddesinde, mülki makamlardan kuvvet talebi geldiği andan 
itibaren. EMASYA Komutanlıkları nezdinde teşkil edilen asayiş harekat merkezlerinde, jandarma komutanlıkları ve emniyet müdürlüklerini temsilen personel görevlendirilmesi düzenlenmiştir. 

Bu şekilde, olaylara müdahalenin talep halinde yardıma gelecek olan askeri birliklerin merkezlerinden yönetilmesi öngörülmektedir. Böylece yetki ve inisiyatif validen komutana geçmektedir. Bu düzenlemeyi de 5442 sayılı Kanunla bağdaştırmak mümkün değildir. Protokolün 22. maddesiyle de, EMASYA Komutanlıkları nezdinde Emniyet, Jandarma ve MİT temsilcilerinin katılmasıyla "Müşterek istihbarat merkezleri"nin tesisi öngörülmüştür. Bu protokolün dayanağı olarak 5442 sayılı Kanunun İl/D maddesi gösterilmiştir. Ancak kanunda. böyle bir teşkilatlanmaya imkan tanıyan bir hüküm bulunmamaktadır. Eğer böyle bir ihtiyaç varsa, bu husus da kanuna rağmen değil, yapılacak 
yasal düzenlemelerle çözümlenmelidir. 

Belirtilen protokol, 5442 sayılı Kanunun İl/D maddesinde düzenlenen Vali-askeri 
kuvvet istemi ilişkisine aykırı bir yapıyı öngörmektedir. Özellikle Protokolün 9.maddesinde yer alan EMASYA Komutanlıklarına gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için olaylara doğrudan müdahale etmesine imkan tanıyan düzenlemesi, 5442 sayılı Kanun ile İlde emniyet ve asayişten birinci derecede sorumlu kılman Valinin toplumsal olayları bu kapsamda terör olaylarım önleme ve başarmada asıl görevli ve sorumlu olması üstüne kurgulanan yapıyı, dolayısıyla sivil otoritenin kamu düzeni ve güvenliğini sağlama şeklindeki temel fonksiyonunu zayıflatmaktadır. 

EMASYA Protokolü'nün Hakkari İlinde uygulanması; 

Komisyonumuzun 29.12.2005 gün ve Esas No: A.01.1 .GEÇ. 10/322,323,324-52 sayılı yazısı ile; Hakkari Valiliğinden 01.06.2005 tarihinden bu yana İl genelinde terörle mücadele konusunda yapılan çalışmalar hakkında bilgi istenmiş, Valilikçe gönderilen ocak 2006 gün ve 0621-3-06/Ter.Oly.(107) (108) sayılı cevabi yazıdan; 01.06.2005-31.12.2005 tarihleri arasında icra edilen operasyon faaliyet çizelgesinde; Hakkari İlinde, Jandarma bölgesinde (125) adet arazide arama- tarama, PKK teröristleri ile çatışma gibi faaliyetlerin icra edildiği belirtilmiş, bu operasyonların bazılarına Hakkari Jandarma Komutanlığı unsurları yanında, 

Hakkari Emasya Tali Bölge Komutanlığı olan Dağ ve Komando Tugayına bağlı birlikler ile diğer askeri kuvvetlerin katıldığı görülmüştür. 

Komisyonumuzca 09.02.2006 tarih ve Esas No: A.01.1.GEÇ.10/322,323,324-128 sayılı yazısı ile, Hakkari Valiliğinden 01.06.2005 tarihinden itibaren İli ve/veya Üi dışında bulunan askeri birliklerden 5442 sayılı Kanunun 1 l/D maddesi uyarınca toplumsal olav ve terör olayları konusunda yardım talep edilip edilmediği ile bu hususa ilişkin uygulamanın nasıl olduğunun belirtilmesi ile anılan konuya ilişkin tüm bilgi ve belgeler istenmiş, Hakkari Valiliği'nin 16.02.2006 tarih ve 224 sayılı, 05.04.2006 gün ve 843 sayılı yazılan ile; 
Valiliklerince il dışında bulunan askeri birliklerden 5442 sayılı Kanun'unll/d maddesi uyarınca herhangi bir talepte bulunulmadığı, sadece Emniyet Müdürlüğü sorumluluk bölgesinde, 'Terörist başı Abdullah ÖCALAN'ın yakalanarak Türkiye'ye getirilişinin yıl dönümü münasebetiyle 15.02.2006 günü ve öncesinde terör örgütü ve yandaşlarının çeşitli kitlesel eylemlere tevessül edecekleri göz önünde bulundurularak 14.15.02.2006 tarihlerinde İl merkezi ile Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca İlçelerinde aynı anda çıkabilecek olayların 
dağıtılmasının zor olması durumunda olayların büyümesinin önlenmesi amacıyla 12.02.2006 tarih ve 222 sayılı yazılan ile 5442 sayılı Kanun'un İl/d maddesi gereğince İl Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı ve Yüksekova 21. Jandarma Şuur Tugay Komutanlığından yeteri kadar askeri kuvvetin uygun yerlerde konuşlandırılması istendiği, jandarma sorumluluk bölgesi için ise, yalnızca, Hakkari Valiliği'nin 08.12.2005 gün ve 10221 sayılı yazısı ile, terör 
örgütü faaliyetlerinin önlenmesi ve etkisiz hale getirilmesi maksadıyla Yeniköprü-Yüksekova yol güzergahı ve çevresindeki arazi kesimlerinde 08.12.2005 tarihinden itibaren Hakkari İl Jandarma Komutanlığının yapacağı operasyonel faaliyetlerde kuvvetin yetersiz kalması sebebiyle belirtilen bölgede kullanılmak üzere Garnizon Komutanlığından uygun kuvvet takviyesi istendiği, belirtilmiştir. 

Bu yazılardan açıkça görüldüğü üzere; 

i) Hakkari İl genelinde 01.06.2005 tarihinden bu yana Hakkari Jandarma Komutanlığı sorumluluk alanında (125) defa arazi arama- tarama faaliyeti, operasyon icra edilmesine, askeri kuvvetlerin de işbu faaliyetlerin bir çoğuna katılmasına rağmen, Hakkari Valisi'nin askeri kuvvetlerden (Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığından) sadece (1) defa yardım istediği anlaşılmaktadır. 

ii) Nasıl olur da Kanun'da vaz edilen açık hükme rağmen askeri kuvvet talep 
edilmeden askeri birlikler, bu operasyonlara katılabilmektedir.? Bu sualin cevabını, bazı Valilerin bu nevi operasyonlara ilgili askeri birliklerin katılmalan yönünde genel onay vermelerinde veya Emasya Komutanlıklarının da , Protokolün 9. maddesindeki düzelemeden istifadeyle, gecikmenin yaratacağı mahsurları ortadan kaldırmak için Vali'nin askeri kuvvet talebini beklemeden olaylara doğrudan müdahale edebilmelerinde aramak gerekir. 

Tabii olarak bu durumda, her olay öncesi ve o olaya özgü olmak şartıyla Vali'nin 
askeri birliklerden kuvvet istemesi yerine genel onay vermesi, Emasya Komutanlıklarının da Vali'nin istemi olmadan terörle mücadele operasyonlarında görev alması, Kanun'a aykırılık teşkil edecek, yapılan operasyonları hukuken sakatlayacak, terörle mücadelede asıl görevli ve sorumlu sivil idare yerine askerin temel belirleyici olduğu algılamasına zemin hazırlanmış olacaktır. 

Belirtilen tüm bu nedenlerle birlikte, Avrupa Birliği müktesebatına uyum sürecinde olan ülkemizin, sivil-asker ilişkilerine yoğun eleştirilerin yöneltildiği, 
bu konuda Birliğin benimsediği ilke ve değerlerle uyuşmayan yapısına ciddi itirazların da yapıldığı göz önünde tutularak anılan Protokol'ün bir Yönetmelik kapsamında yeniden düzenlenmesi gereği açık bulunmaktadır. 

b) Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan J.Gn.K.hğı birlikleri ile 
J.Gn.K.hğı arasındaki emir komuta bağlantısının diğer bölgelere göre farklılık gösterdiği, Batman, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa ve Van illerindeki J.Gn.K.bğı birliklerinin İç Güvenlik Harekatının yürütülmesi ile ilgili konularda Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerinin Harekat Komutası/Kontrolünde olduğu, bu kapsamda; 
• Hakkari İl J.Komutanlığı, Hakkari Dağ ve Komando Tugay K.liğına (Hakkari EMASYA Tali Bölge K.hğı), 
• Hakkari Dağ ve Komando Tugay KJığı, Van J. Asayiş Kolordu K.lığına (EMASYA Bölge Komutanlığı), 
• Van J. Asayiş Kolordu KLlığı Malatya 2 nci Ordu K.lığına, 
• Malatya 2 nci Ordu K.hğı da Kara Kuvvetleri Komutanlığına, 
Bağlı olarak hizmetlerini yürüttüğü anlaşılmaktadır. 


10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 8

YÜKSEKOVA VE ŞEMDİNLİDE MEYDANA GELEN OLAYLARLA İLGİLİ OLARAK GÜVENLİKTEN SORUMLU BAZI KAMU GÖREVLİLERİNİN 
DEĞERLENDİRİLMESİ. BÖLÜM 8




Bu bilginin, Hakkari Valiliği, Hakkari İl Emniyet Komisyonu, Hakkari MİT Bölge 
Müdürlüğü ve Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü'ne de bildirilmemesinin nedenini, Jandarma yetkilileri,; söz konusu kişi hakkında iletişimin tespiti konusunda mahkeme karan bulunması, anılan bilginin henüz paylaşılacak nitelikte istihbari bilgi niteliği taşımaması olduğu ileri sürülmektedir. 
Ancak, Şemdinli Üçe Jandarma Komutanı Binbaşı Erdem YILMAZ, Komisyonumuza yerdiği ifade de; 07.11.2005 tarihinde Şemdinli İlçesine gelen Ali Kaya ile Özcan Üdeniz'in Üçe Jandarma Komutanlığına uğradıkları, kendisine Seferi YILMAZ'a içinde bomba olabilecek bir paketin gelebileceğini, bu konuda dikkatli olması gerektiğini söylediklerini beyan etmiştir. Bu durum anılan Jandarma Komutanının Komisyonumuza verdiği beyandan anlaşılmaktadır. 
Komisyonumuzca, Şemdinli İlçe Jandarma Komutanı ile paylaşılmakta bir 
mahzur görülmeyen bu bilginin, Seferi YILMAZ'ın ikameti ve işyeri de dahil olmak üzere sorumluluk sahasında bulunan İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği'nin 154. maddesine göre, "Jandarmanın sorumluluk alanında, polis tarafından; siyasi emniyetle ilgili ya da emniyet ve asayişle ilgili haber toplama faaliyetlerinde; Jandarmamın bu görevlilere gerekli yardımı yapacağı, buna karşılık polisin yapacağı çalışmalardan ve edindiği bilgilerden, Jandarmaya bilgi vereceği hükmüne uygun olarak, Jandarmanın da aynı şekilde polis bölgesinde yapacağı haber toplama faaliyetinden ise polise bilgi vermesi gerektiği halde, aktarılmaması, Hakkari İl Jandarma Komutanlığı tarafından yürütülen iletişimin dinlenmesi, teknik takip sırasında Seferi YILMAZ isimli şahsın işyerine veya evine gelebilecek ve terörist faaliyetlerde kullanılabilecek tehlikeli bir paket bilgisinin ilgili diğer istihbarat birimleri ve güvenlik birimleri ile paylaşümaması işbirliği ve 
koordinasyon zaafiyeti olarak değerlendirilmiştir. 

7- Jandarma Genel KomutanlığVnın 23.01.2006 tarih ve 3050-8-06/Pl.ve Güv.D.PLve Koor.Ş.( 19498) sayılı yazısında; Veysel ATEŞ'in, daha önceden "Görüşülen Şahıs," konumu ile (Veysel Ateş) istihbari çalışmalarda bulunduğu, 2001 yılında Jandarma Genel Komutanlığınca yürürlüğe konulan "JGY 37-8 Haber Elemanlarının Temini, Kullanımı ile Etkinliklerinin Tespiti ve Kontrolü Yönergesi" esaslarına göre, 03.08.2004 tarihinde (8032650) Haber Elemanı numarası ile Hakkari Ü J.K.lığı İsth.Ş.Müdûrlüğü tarafından kayıt 
altına alındığı, 03.08.2005 tarihine kadar istihbarat çalışmalarında Hakkari Ü J.K.lığına kayıtlı haber elemanı olarak yardıma olduğu anlaşılmaktadır. Veysel ATEŞ'in haber elemanı olarak 03.08.2005 tarihine kadar yardımcı olduğu ifadesinden, bu tarihten sonra haber elemanı olarak başkaca bir istihbarat çalışmasına yardıma olmadığım anlamak kabil bulunmaktadır. 

Oysa, Jandarma Genel Komutanlığının anılan yazısı ekindeki belgede, Veysel ATEŞ tarafından verilen son haber bilgisinin tarihinin 27.09.2005 olduğu görülmektedir. Jandarma Genel Komutanlığının söz konusu yazısı ekinde bulunan,Veysel ATEŞ'in haber elemanı olarak verdiği bilgileri içeren "Haber Kaynak ve Vasıtanın Verdiği Haberlerin Özeti" listesinde 5.sırada, 14.10.2004 tarihi taşıyan ve haber özeti olarak "PKK/KONGRAGEL terör örgütü ile ilgili yürütülen çalışma neticesinde teslim alma veya operasyonel faaliyette bulunduğundan dolayı" şeklinde açıklama bulunan haber nedeniyle kendisine Fiş 
No: 20466/64 ile 600.000.000.TL ödendiği, yine aynı listenin 6.sırasında 31.11.2004 tarihini taşıyan ve "Hakkari Ü kırsalında silahlı faaliyet yürüten PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne yönelik yürütülen istihbari ve operasyonel faaliyetlere katkısına...istinaden ödeme yapılmıştır." bilgisi nedeniyle kendisine fiş no: 20470/64 ile 200.000.000.TL ödendiği belirtilmiştir. 

Hakkari İl Jandarma Komutanlığında haber elemanı olarak istihdam edilen Veysel ATEŞ'in, haber ve bilgi toplamakla görevli kılınmışken, operasyonlarda kullanılmasının "JGY 37-8 Haber Elemanlarının Temini, Kullanımı ile Etkinliklerinin Tespiti ve Kontrolü Yönergesi" ne aykın olabileceği değerlendirilmektedir. 

Bu nedenle, haber elemanlarının operasyonel faaliyetlerde kullanabilmelerine, 
haber elemanları arasında kamuoyunda itirafçı diye bilinen kişilerinde istihdamına da imkan verebilecek, "Haber Elemanları;...ihtiyaç duyulan bilginin özelliğine binaen daha önce suç islemiş veya suç işlemeye yatkın kişiler (Eski hükümlü, şüpheli, boşta gezer vb. şahıslar)...arasından seçilir." gibi bazı düzenleme ile Veysel ATEŞ'in Komisyonumuzca alman beyanında, zaman zaman haber elemanı olduğu halde kendisine Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca silah verilmesi gibi uygulamaların yerindeliği bakımından anılan Yönerge ile Hakkari İl Jandarma Komutanlığında kayıtlı haber elemanı olduğu ifade edilen Veysel ATEŞ ile diğer haber elemanlarının belirtilen Yönerge hükümlerine uygun olarak kullanılıp kullanılmadıklarının belirlenmesi amacıyla bu hususların İçişleri BakanuğVnca denetlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. 

8- Hakkari İl Jandarma Komutanlığınca 22.11.2005 tarihinde, Şemdinli İlçesinde 09.11.2005 tarihinde Umut Kitabevinde meydana gelen bomba patlaması ile ilgili olarak önce tutuksuz yargılanmak üzere salıverilen 28.11.2005 tarihinde ise Van 3.Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanan, Jandarma Ast.Ali Kaya'ya, bahse konu olayın tüm kamuoyuna mal olduğu ortada iken, Devletin en üst düzeyinde olayın lokal mi, daha büyük boyutlu mu şeklinde tartışma yaşanırken, anılan şahsın belirtilen eylemin zanlısı olduğu ileri sürülmekte, 
böyle bir durumda yapılması gerekenin olayın şüphelisi hakkında adli makamlarca yapılacak tasarrufu beklemek, kendisince de idari soruşturma başlatmak olması gerekir iken, aksine bir tutumla, 09.11.2005 günü meydana gelen olaydan 13 gün sonra Hakkari İl Jandarma Komutanlığı' nın 22.11.2005 tarih ve 4074-131-05/3632 sayılı " 28 Ekim 2005 günü saat 07.00.sıralarında Hakkari İli merkez İlçesi Kavaklı mevkii Kaval Köyü kırsalında Bölücü Terör Örgütüne ait sığınak ve yaşam malzemesinin ele geçirilmesi olayındaki üstün gayretiniz ve çalışmalarınız takdire şayandır. Sizi, bu üstün çalışmalarınız ile emsallerinize örnek teşkil edecek tutum ve davranışlarınızdan dolayı tebrik takdir ve tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim." Gerekçesiyle, yine aynı tarihte Jandarma Ast.sb Özcan İldeniz'e ; " 27 Ekim 2005 günü saat lö.OO.sıralannda Şemdinli İlçesi Kayalar Köyü Alan Deresi mevkiinde 
gerçekleştirilen operasyon neticesinde Bölücü Terör Örgütüne olduğu değerlendirilen bir adet deponun ortaya çıkartılarak içersindeki silah ve mühimmatın ele geçirilmesi olayındaki istihbarat çalışmalarınız ve üstün gayretleriniz takdire şayandır. Sizi, bu üstün çalışmalarınız ile emsallerinize ömek teşkil edecek tutum ve davranışlarınızdan dolayı takdir ve tebrik eder, 
basanlarınızın devamım dilerim." gerekçesiyle "Takdirname" ile ödüllendirilmiş tir. 
"Takdirname" ile ödüllendirilmesinin her ne kadar 09.11.2005 günü meydana gelen olayla ilgili olmadığı açık ise de, Komisyonumuzca, takdirname verilmesinin zamanlaması dikkat çekici bulunmuş, andan olayın şüphelisi olmasına, yargı süreci devam etmesine rağmen bu hususu gözetmede gerekli özenin gösterilmediği, tesis edilen işlemin yerindeliği konusunda tereddüt ve kamu vicdanında kaygı duyulmasına yol açılmış, olayın hassasiyet ve nezaketine uygun tutum içinde davranılmadığı kanaati edinilmiştir. 

9- Onlarca yıldır ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğu bölgesinde Devletin tüm 
kurumlan ile kararlı ve azimli bir şekilde sürdürülen terörle mücadelede başat unsur, yöre halkının desteğinin muhakkak surette sağlanması olmuştur. İstikrarlı ve kalıcı bir başarının temel öğesi olan bölge insanının mücadeleyi benimsemesi ni temin etmek, ana hedef ittihaz edilmiştir. 
Bu desteği aksatabilecek uygulamalardan özenle kaçınmak da, bu mücadelenin bir başka önemli ayağını teşkil eder. Hakkari bölgesi özellikle Yüksekova ve Şemdinli ilçeleri PKK terör örgütü gözünde özel konumu olan alanlar arasındadır. Örgüt ilk silahlı eylemini 1984 yılında Şemdinli ilçesinde gerçekleştirmiştir. Terör örgütünün, gerek anılan bölgeye yakın Kuzey Irak'ta kamplarının bulunması, gerekse fiziki şartların elverişsizliğinden istifadeyle ülkemizin Irak ile olan sınır hatlarından geçiş kolaylığına sahip olması gibi nedenlerle anılan bölgede eylemlerini zaman zaman arttırdığı görülmektedir. Ülkemizin bölücü terörle mücadelesinde böylesine önem arzeden bu bölgede görev alan kamu 
görevlilerinin, yöre insanı ile ilişkilerinin sıcak ve olumlu olması izahtan varestedir. 

Genel olarak Yüksekova ve Şemdinli İlçesi Emniyet görevlileriyle vatandaşlar 
arasındaki ilişkilerin iyi olduğu, karşılıklı sıcak ilişkilerin kurulduğu, polis-halk 
ilişkilerinde 1-2 olay dışında olumsuzluk yaşanmadığı değerlendirilmektedir. Şemdinli olayı sonrasında olan iki olay (Vali ile yapılacak toplantıya katılmak üzere giden Belediye Başkanlarına yönelik olarak 1-2 polisin davranışı ile Hakkari Belediye Başkanının Hakkari'de protesto gösterileri esnasında binalaruı çatısından göstericileri kışkırtmak amacıyla polislerin sapanla taş attığı iddiası) dışında Kaymakamlar ve emniyet görevlilerinin açıklamaları yanında gerek Hakkari Milletvekilleri gerekse belediye başkanlarınca polis-halk ilişkisinde olumsuz ve eleştirilecek bir husus bulunmadığı, diyalogun sıcak ve ilişkilerin kaynaşmayı sağlamaya dönük olduğu ifade edilmiştir. 

Hakkari İl Emniyet Müdürlüğü ile ilgili olarak, Komisyonumuzun mahallinde 
yaptığı çalışma sırasmda, halkla sıcak bir diyalogun sağlamadığı, halkla-polis 
ilişkilerinde soğukluk yaşandığı, birbirlerine şüpheyle yaklaştıkları, tam bir güven ortamının sağlanamadığı, halkın 3 yıl önceki İl Emniyet Müdürleri dönemini sitayişle andıkları izlenimi edinilmiştir. 

Ancak Yüksekova İlçesi 21. Sınır Tugay Komutanlığının, Yüksekova Emniyet 
Müdürlüğü ile aralarında toplumsal olaylara müdahale tarzı gibi bazı emniyet 
hizmetlerinin sunumu konusunda sorunlar yaşandığı, askerlerin çarşıya alışveriş 
amacıyla çıkmasına izin verilmemesi, esnafların bayrak yürüyüşüne yeterince 
katılmamaları ve zaman zaman da kepenk kapatılması gibi konularda yeterince duyarlı davranmadıktan gerekçesiyle cezalandırıldıkları şeklinde yorum ve değerlendirmelerin yapıldığı, bu nevi uygulamaların yöre halkının kimi yakınmalarına konu olması, bölgede Devletimizce büyük fedakarlık ve özveri ile yürütülen terörle mücadelede, toplumun her kesiminin de içinde olacağı bir stratejinin tatbikinde bazı aksamaları tevlit edebileceği düşünülmektedir. Belirtilen nedenle, Komisyonumuzca, konunun hassasiyetine binaen 
Yüksekova 21. Sınır Tugay Komutanlığının söz konusu uygulamalarının incelenmesi için Genel Kurmay Başkanlığı'nca gerekli işlemin yapılmasının yerinde olacağı kanaatine varılmıştır. 

10- İçişleri BakanhğTmn 31.10.2005 tarih ve B.5. l.EGMO. 14.08.02 sayılı Bakanlık Makamı onayı ile; son zamanlarda PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün silahlı eylemlerini tırmandırması, Kuzey Irak'ta bulunan kamplarından Türkiye'ye silahlı militan gönderme girişimlerinin devam etmesi, örgütün finans kaynağı olarak kullandığı kaçakçılık olaylarında hassas noktada bulunan Hakkari ilimiz merkez ve Yüksekova başta olmak üzere tüm ilçelerinde alman tedbirlerin yerinde görülmesi, araç-gereç ve personel ihtiyacının yerinde tespiti amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğünden Terörle mücadele Daire Başkanlığı başta 
olmak üzere üst düzey bir heyet görevlendirilmiş ve anılan heyet 09.11.2005 günü Şemdinli ilçesinde Umut Kitap evinde meydana gelen patlama sırasında Üçe Emniyet Müdürlüğünde bulunmaktadır. 

Bahse konu heyetin görevlendirme olur u kapsamında, "son zamanlarda 
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün silahlı eylemlerini tırmandırması...Hakkari ilimiz merkez ve Yüksekova başta olmak üzere tüm ilçelerinde alman tedbirlerin yerinde görülmesi," hususunda bulunmaktadır. Heyet 09.11.2005 tarihinde Şemdinli İlçesinde iken Umut Kitabevinde bomba patlamıştır. Heyetin ilçede meydana gelen bu olayla ilgili alınması gereken tedbirleri emretme, adli ve idari soruşturmayı yürütme veya müdahale görevi elbette olamaz. Bu görevler mahallin mülki amiri ve savcısı emri tahtında kollukça ifa olunacaktır. 
Ancak, bombalama olayı henüz tüm tazeliğini korurken, başta Hükümet Konağı ve Üçe Emniyet Müdürlüğü olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına taşlı, sopalı saldın sürerken, ilçeye toplumsal kargaşa hakimken, görevliler bu toplumsal histeri karşısında çare ararken, Heyetin tam da görevleri cümlesinden olabilecek, gözleri önünde yaşanan gelişmeleri bir laboravatuar ortamında gibi ele alıp, izleyip söz konusu olay ve sonrası üretilen tedbirlerin yerinde ve yeterli olup olmadığını, polisin olaylara müdahalede hazırlıklı bulunup bulunmadığım ve etkinliği değerlendirebilme imkanı heyetin olay mahallinden ayrılması ile 
kaybedilmiştir. 
Heyetin görev onayı 9 Kasım 2005 günü meydana gelen olayı kapsamamakta, 
olaylara müdahale etme yetkisi bulunmamaktadır. Emniyet Genel Müdürünün, 
ilgililerin görevlerini tamamladıklarını belirtmeleri üzerine heyete ayrılma talimatı verdiği ifade edilmektedir. Emniyet Genel Müdürüne heyetin, olay mahallinde iken yaşadıkları olaylarla ilgili bilgi verdikleri de ortaya çıkmaktadır. 
Diğer taraftan, Hakkari Valisinin Heyet başkanı ile yaptığı görüşmede de 
Şemdinli'ye intikal edeceği helikopterle heyetin ilçeden ayrılması teklifi de ayrıca 
değerlendirilmesi gereken bir diğer durumdur. Söz konusu olayda gerek İl Valisinin teklifi gerekse Emniyet Genel Müdürünün kararı, heyetin ilçeden uzaklaştırılması gibi bir intiba ortaya çıkarmaktadır ki, bu durumu komisyonumuz anlamlandırmakta güçlük çekmektedir. 

Heyetin ilçeden, Genel Müdürün talimatı sonucu ve valinin teklifiyle ilk 
helikopterle adeta apar topar ayrılması olaylara müdahale etmekte olan görevlilerin moralini bozduğu da aşikar bir husustur. Nitekim, patlama sonrası polis noktasına yapılan saldırılar esnasında görev yapan polislerin defalarca yardım talep etmeleri ve gerekli yardımın zamanında ulaşmaması, Hakkari'den gelen kuvvetin gece geç saatte Şemdinli'ye girebilmesi gibi hususların orada görev yapan polislerin psikolojisini olumsuz etkilediği, yalnız bırakıldıkları hissi uyandırdığı düşünülmektedir. 

Orada görev yapanların moral motivasyona en çok ihtiyaçları olduğu, uzmanlık 
bilgisinin ve tecrübenin paylaşılmaya en lüzumlu olduğu bir zaman diliminde, olay mahallinden ayrılmalarının talimatlandırılması Komisyonumuzca işin gereğine aykırı bulunmuş, meydana gelen olayların hassasiyet ve nezaketini algılamada bir sapma olarak görülmüş, alınan kararın isabeti konusunda tereddüt duyulmasına yol açılmıştır. 

Böylesi ciddi bir olay karşısında, Emniyet Genel Müdürünün aldığı kararın, 
sürdürdüğü görev ve sorumluluğun icabı ile bağdaşmadığı kanaati edinilmiştir. 

11- Komisyonumuzca, Hakkari İli Yüksekova ve Şemdinli İlçelerinde 2005 yılında provakatif amaçlı olduğu açıkça belli olan bazı bildirilerin dağıtıldığı bilgisi edinilmiştir. 

1- Şemdinli İlçe Merkezinde 01.09.2005 tarihinde "BŞKYK" kısaltma harflerini imza olarak taşıyan bildiriye ilişkin Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı, evrakı 12.12.2005 gün ve 2005/312-21 sayılı fezlekeye rapten Van Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine göndermiştir. Söz konusu evrakın halen Van Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/865 soruşturma sırasında derdest olduğu, 

2- Yüksekova İlçesinde "EY KÜRT HALKI" başlığı ile dağıtılan bildiri hakkında 
halen Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2005/353 soruşturma sırasında soruşturma açıldığı, 

3- 15 Şubat 2006 günü bölgedeki kepenk kapatma eylemleri sonrasında Yüksekova İlçemizde takip eden günlerde "TİT" kısaltma harflerini imza olarak taşıyan bildiri dağıtıldığı, halen Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığında 2006/258 soruşturma sırasında soruşturma evrakının derdest olduğu, incelenmiştir. 
Komisyonumuzun bildiri dağıtılması olayına yönelik değerlendirmeleri şunlardır; 
Provokasyon kelimesinin Türkçe sözlükteki karşılığı; kışkırtma, tahrik etme, dürtme, sinirlendirme biçiminde ifadesini bulmaktadır.Bildiride yer alan ve özellikle yöre halkının hassas olduğu dini değerleri ile namus ve haysiyetine dokunan aşağılayıcı sözlerden tam bir kışkırtma amacı güdüldüğü anlaşılmaktadır. 

Bahsi geçen bildirilerde de açıkça devletimizin güvenlik güçleri ve halk karşı karşıya getirilmeye ve kaos ortamı oluşturulmaya zemin hazırlandığı, bildiriyi hazırlayanın polis olduğu izleniminin verilmesine özen gösterildiği dikkat çekmektedir. 

Bölgenin kaosa itilmesinde ve kargaşa içerisine girmesinde kimlerin menfaati varsa bu bildiriyi hazırlayıp dağıtanların da aynı kimseler olabileceği düşünülmelidir. 
Terör eylemlerinin yoğun olduğu özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu 
bölgelerimizde ihtiyaç duyulan en önemli şey huzur ve güven olduğu bilinen bir gerçektir. Yöre halkının içerisine çekilmeye çalışıldığı terör eylemlerine karşı koyabilme ve gerektiği gibi mücadele etmenin ön şartı, halkın devlete ve dolayısıyla devletin kurumlarına, güvenlik güçlerine duyduğu güvendir. Halkın bu güveni yıkıldığı anda teröre müsait ortam hazırlanmış olacağı ortadadır. 
Konu bu kadar ciddî ve faillerinin de bir an evvel açığa çıkarılması hayati önem 
arz ederken, konu ile ilgili komisyonumuzca ifadesine başvurulan kamu görevlilerinden bir kısmının, bahse konu bildirilerle ilgili Cumhuriyet Savcılığında soruşturma açılması, bildirilerin kırıminal açıdan tetkike tabi tutulmuş olmasına rağmen, halen bu bildiriyi görmedikleri veya elde edemediklerini ifade etmeleri, güvenlik hizmetlerinin sunumunda bir zaafîyet olarak değerlendirilmektedir. 

12- Komisyonumuzca, Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığından 
1994 yılından bugüne kadar J.Astsb.Ali KAYA hakkında yapılan bir soruşturma bulunup bulunmadığı, yapılmış ise buna ilişkin soruşturma ve dava dosyasının gönderilmesi istenmiş, Diyarbakır 7.Kolordu Komutanlığı'nın 03.03.2006 gün ve 2006/330 sayılı yazısı ile; J.Astsb Ali Kaya hakkında rüşvet almak, sahte evrak tanzimi, müştekinin dolaplarının kırılması ve ifade alma kurallarının zorlanması suçlarından açılmış kamu davası bulunmadığı, Ali Kaya hakkında sahte belge düzenleyip kullanmak suçundan (Suç tarihi 05.06.1998, müşteki Mehmet Ali Altındağ) Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 12.09.2003 gün ve 
2003/14510-154 hazırlık karar sayılı GÖREVSİZLİK kararına istinaden 2006/36 esas no'lu Soruşturma Dosyası üzerinden hazırlık soruşturmasının devam ettiği, devam etmekte olan mezkur soruşturma dışında ilgili şahıs hakkında yapılan veya yapılmakta olan hazırlık soruşturması bulunmadığı belirtilmiştir. 
Van Cumhuriyet Başsavcılığınca 09.11.2005 günü Şemdinli İlçesinde meydana gelen Umut kitap evi'nin bombalanması eyleminin şüphelilerinden olan Hakkari İl Jandarma Komutanlığında görevli Jandarma Astsubayı AH KAYA hakkında, 1998 yılında Diyarbakırlı iş adamı M.A1İ Altındağ tarafından, kendisinin PKK terör örgütüne yardım ettiğine ilişkin "sahte belge düzenlemek" iddiasıyla alakalı olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 'na suç duyurusunda bulunulduğu, anılan Savcılığın 2003 yılında görevsizlik karan vererek dosyayı Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderdiği, bu Savcılıkça da ancak 2006 yılında söz konusu iddia kapsamında Ali Kaya hakkında hazırlık soruşturması 
başlatıldığı görülmektedir. Olay tarihinin 1998 yılı olduğu dikkate alındığında, bu 
soruşturmanın neden bu tarihe kadar bekletildiği, bir sonuca varılamadığı, yargısal işlemin halen neden soruşturma aşamasında kaldığı anlaşılamamıştır. Söz konusu soruşturmanın bu haliyle zaman aşımına uğrayabileceği muhtemel bulunmaktadır. Bu nedenle, ilgili yargı mercilerince tesis edilen işlemin hukuka uygun olup olmadığı, soruşturmanın sürüncemede bırakılıp bırakılmadığını belirlemek amacıyla durumun Adalet Bakanlığı ve Genelkurmay 
Başkanlığınca incelenmesinin gerekli olduğu değerlendirilmektedir. 


9. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,

***